Çocukların Mobil Cihazları Kullanmasının Zarar Verdiğini Nereden Biliyoruz? Bilim Ne Diyor?

Çocukların Mobil Cihazları Kullanmasının Zarar Verdiğini Nereden Biliyoruz? Bilim Ne Diyor?

Arkadaşlar “Matematiğim Pekiyi Ama Kendimi Toplayamıyorum” Kitabı’nın yazarı Uzman Psikolog Evren Hoşrik’in yazısını sizlerle paylaşıyorum.

 

İstatistiklere göre her üç çocuktan biri henüz annesine “merhaba” demeden önce tabletle ya da akıllı telefonla tanışıyor. Henüz konuşmaya başlamamış çocuklar, öncelikle anne ve babasının elinde gördüğü akıllı cihazlarla etkileşime girmeye oldukça güçlü bir istek duyuyorlar. Bu isteğin temelde iki nedeni var: Birincisi yoğun duygularla sevdiği ve hayranlık duyduğu anne babasının sık sık akıllı bir cihazla temasta olduğunu görmesi, ikincisi ise bu cihazlardaki, klasik televizyon teknolojisinin de çok ötesine geçerek çocukları kolayca etkisi altında alan uyaran fazlalığıdır.

Bilimsel çalışmalar henüz, “Bu cihazları kullanmak psikolojik ya da nörolojik açıdan tamamen zararlıdır.” gibi bir araştırma bulgusuna sahip değiller. Çünkü bu cihazların ortaya çıkışı, etkilerini yeterince gözlemleyebilecek kadar eski değil. Diğer taraftan, nörolojide, etkileri yeterince bilinmeyen bu cihazların beyin gelişiminde bir risk oluşturmaması için yaklaşık 2,5 yaşlarına kadar çocuklara verilmemesinin daha sağlıklı olacağı vurgulanıyor.

Teori ve hal böyleyken gerçek yaşamda, anne baba ve çocuğun neredeyse tüm çevresinin elinde akıllı bir cihaz varken bir çocuğu bu cihazlardan mahrum bırakmak hiç de kolay değil. Peki, buna gerek var mı? Bu yazıda, psikolojik ve nörolojik araştırmalar bir gün “akıllı cihazlar, … yaşına kadar çocuğa kesinlikle verilmemelidir!” demediği sürece, çocukların akıllı cihazlarla nasıl dengeli bir etkileşim kurabileceğini ve çocuklarımıza nasıl sınırlar koyabileceğimizi anlatacağım.

Kurallara Uyuyorsanız Suçlu Hissetmeyin

Öncelikle, çocuğunuzu saatlerce akıllı bir cihazla başbaşa bırakmayan ebeveynler olarak kendimizi suçlu hissetmekten vazgeçmeliyiz. Çünkü günümüzde hemen hemen tüm dünyada ebeveynler bu konuda ne yapacağını bilemiyor. Çocuklarını akıllı cihazlardan uzak tutma kararı verip, çocuklarının kararlılıklarına ve güçlü arzularına engel olamayıp bu kararlarını bozan ve çocuğun zarar gördüğünü düşünerek vicdan azabı duymayan ebeveyn hemen hemen yok gibi. Yani, kendimizi ortak bir soruna odaklanan bir grup terapisi ortamında hayal edelim, bununla birlikte bu grubun tüm dünyadaki ebeveynler olduğunu unutmayalım! Yani rahatlayalım.

Biz çikolata yerken bunu isteyen çocuğumuza vermeyip bir de yemeye devam etmek gibidir, akıllı telefon kullanırken çocuğunuzu ondan uzak tutmaya çalışmak. Biz akıllı cihazları kullanmayı bıraksak bile, komşularımız, okul ortamı, ailenin diğer üyeleri ve aslında çocuğun bizim dışınızda kalan çevresi bu cihazlara sahip olduğu için çocuğumuz onu elde etmekten asla vazgeçmeyecektir. Bana göre akıllı teknolojilerin çocuklara uzun bir süre yasaklanması biraz ütopik aynı zamanda çocuğun çevresindeki çoğu birey bunları kullanarak imrendirdiği için de biraz zalimce olabilir.

Engellenme Saldırganlığa Neden Olur

Sert ve kalıcı yasaklara ilişkin bir başka sorun, engellenmenin çocuğun saldırganlaşmasına neden olması riskidir. Çünkü “engellenme saldırganlığa neden olur”. Bir diğer sorun ise, akranları akıllı cihaz kullanırken kendisi bundan mahrum kalan çocukların psikososyal gelişim açısından diğer çocuklara uyum sağlama güçlüğü yaşaması riskidir.

Özellikle bebekler erken dönemde, ışıklı ve bol uyaranlı cihazlara, yayınlara tepki verebilirler. Bu da ilk başta, özellikle yeni anne babalar için heyecan verici olabilir. Ancak, bir bebeğin bir akıllı cihaz ya da televizyon programı (Hızlı sahne geçişleri olması, çok çeşitli renkler ve seslerin içermesi nedeniyle özellikle reklamlar bebeğin ilgisini çekiyormuş gibi görünmektedir. Aslında bu olumlu bir ilgi değil; ekrana takılıp, kitlenip kalma şeklinde yorumlanabilir.) karşısında birkaç dakikadan fazla kalması zihinsel gelişim açısından tehlikeli olabilir. Ancak, büyük olasılıkla bir yaş sonrasında renk ve ışık gibi uyaranların yanında farklı nesne, hayvan ya da insanları ayrı edebilir duruma gelen bebeklere, hem internette bulabileceğiniz hem de televizyonlarda yer alan bebek (0-3 yaş) kanalları yine uzun süre olmamak şartıyla izlemesi makul görünmektedir. Ancak izleme esnasında iki şeye dikkat etmek gerekir. Birincisi, bebeğin ekran başında geçirdiği sürenin fazla olmaması gerekir (kesin bir bilimsel veri olmamakla birlikte bu sürenin 5-10 dakika aralığında olması). İkincisi ise bebeğiniz ekranda, örneğin bir zürafaya ya da topa bakarken, onunla sosyal etkileşime girip “Bu kırmızı bir top” ya da “Bu bir zürafa, hatırladığın mı bebeğim evde senin de var.” şeklinde ekrana kilitlenmesini önleyerek, sanal çevre dışındaki dış çevre ile de etkileşimine devam etmesini sağlamak daha sağlıklı olacaktır. Bu sayede bir akıllı cihazın ya da televizyonun ekranına bakmak, bebeğe uygun bir program olmak şartıyla, bir resim defterine bakmak ve onun üzerine konuşmaktan bir miktar daha ötede daha güçlü etki uyandıran ve zararlı olmayan bir etkinliğe dönüşecektir. Unutmayalım ki, bir ekrandaki görüntü hızlı ve çok sayıda hareket eden resimlerden oluşur. Öyleyse bu durumda, üzerinde boyama yapılmasına gerek olmayan bir resim defterine el ile dokunmaksızın bakmakla, bebeğinizin yaşına uygun bir programdaki görüntüye bakması arasında bu açıdan çok da bir fark yoktur. Bebeğiniz çocukluğa eriştiğinde ise “izleme süresi (kuşkusuz artacaktır)” ve “çevreyle etkileşimi kesmeden izleme” koşullarına dikkat ederek akıllı cihazlarda yeni yaşına uygun videoları sağlığını koruyarak izleyebilir, oyunlar oynayabilir.

Sınırlarımız ne olacak?

Çocukların akıllı telefona gereğinden fazla yönelmemesi için, diğer aktivitelerinde doyum alması gerekir. Bu aktivitelerdeki doyumun temel kaynağı da ebeveynin bizzat kendisidir. Çocuğunuz ile yaşına uygun on dakikalık bir Youtube videosu izlediniz. Büyük olasılıkla, çocuğunuz videonun tekrarını ya da yeni bir tanesini izlemeyi isteyecektir. Bu esnada, çocuğunuzu akıllı telefondan uzaklaştırmak için hızlı bir manevra ile dikkatini başka bir yöne, başka bir oyuna çekmek ya da onu örneğin balkona, açık havaya çıkarmak, dışarıdaki kuşlarla ya da diğer hayvanlarla hatta insanlarla uzaktan da olsa etkileşime girmesini sağlamak uygun olacaktır. Çocuk ilk başta size dirense ya da akıllı telefona dönmek istese bile siz bu tepkisini görmezden geldiğinizde bir süre sonra dikkati yeni etkinliğe doğru toplanacaktır. Bu yeni keyifli etkinliğe geçtiğinde örneğin sarılarak, tatlı sözler söyleyerek onu ödüllendirirseniz ve bu ödülü bir önceki davranışından (akıllı telefonda video izleme) yeni bir davranışa yöneldiği için aldığını kavramasını sağlarsanız sürekli olarak akıllı telefonla zaman geçirme isteğinden kendiliğinden vazgeçecektir.

Küçük çocukları akıllı telefonla yalnız başına bırakmak hem izleme süresi kuralını denetleyemeyeceğiniz, hem onunla izleme esnasında etkileşime giremeyeceğiniz, hem de karşılaşmasını istemediğiniz olumsuz içerikler nedeniyle oldukça risklidir. Bu nedenle küçük çocukları akıllı cihazlarla yalnız bırakmamak (6-7 yaşına kadar), biraz daha büyük çocukları (13 yaşına kadar) ise kendi telefonumuzla değil çocuklara uygun akıllı cihazlarla “belli bir süre” yalnız bırakmak daha doğrudur. Okul çağındaki çocuğumuzun ise, her an ulaşılabilir olmasını istediğiniz durumda çocuk koruma özelliği, harcama ve arama limiti olan ve gereğinden fazla özelliği bulunmayan akıllı cihazlar seçmeliyiz. Özellikle çocuk tek başınayken internete girme olasılığını ortadan kaldırmalıyız. Okuldayken, arama özelliği olan bir telefon kullanıyorsa, arkadaş listesinin ana babanın kontrolü altında olması, hatta kimleri arayacağının sınırlandırılması gerekir.

Çocuklar, ilk çocuklu döneminden çıktıklarında, süre sınırlaması ve telefon özelliğinin kısıtlanması gibi durumlardan hoşlanmayabilirler. Bu durumda, çocukların akıllı telefonla etkileşimleri dışındaki oyunlarını çekici hale getirmek yararlı olacaktır. Bunun için örneğin, daha önce oynayıp sıkıldığı oyunların içeriğini değiştirip, “olumsuz pekiştirme” yaparak hoşlanmadığı yönlerini ortadan kaldırırsanız söz konusu oyun yeniden çekici hale gelecektir.

Akıllı Bir Cihaz Çocuğumuzu Oyalayacak Bir Oyuncak Değildir, Çünkü Akıllıdır!

Bir ebeveyn olarak aklınızda tutmanız gereken en önemli şey şudur: akıllı cihazlar, siz başka bir işle uğraşırken bebeğinizi ya da çocuğunuzu oyalayacak sağlıklı araçlar değildir. Çocuğumuzla etkileşim halindeyken, doğru kullanıldığında onların eğitimine katkı sağlayacak araçlardır. Onları oyalayacak ve eğitecek en iyi araç yine insandır. Siz yanında olmadığınızda sosyalleşebileceği, etkileşimde bulunabileceği, gerektiğinde davranışlarına anlık müdahalelerde bulunabilecek bir insan… Eğer bebeğinizle/çocuğunuzla yalnızsanız, onu oyalamak için korunaklı bir yatağa oyuncaklarıyla koymayı, güvenli sınırları olduğundan emin olduğunuz bir odada tek başına dolaşmasına izin vermeyi ya da kendi yaptığınız işe konuşarak, dokunarak ve anlatarak onu da dâhil etmeyi seçebilirsiniz. Ancak akıllı cihazlarla çocuğunuzu yalnız bırakma riskini göze almamalısınız. Akıllı cihazlar doğru süre ve şekilde kullanıldığında eğitici, hatalı kullanımında ise boyutları henüz tam olarak öngörülememiş zararlara neden olabilir.

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir