Sınırlar ve Çocuklar

Sınırlar ve Çocuklar

Arkadaşlar Uzm. Dr. Işılay ALTINTAŞ’ın yazısını sizlerle paylaşıyorum.

Çocuğa Koyduğunuz Sınırlar Anne Babalığınızı Sorgulamanıza Neden Olmasın!

Sınır problemleri olarak ifade edilen sorunların geneline baktığımızda sağlıklı gelişen bir çocukta aslında ev içindeki ruhsal alanda bir şeylerin yolunda gitmediğine dair sinyaller alabiliriz. Bunlardan önemli bir kısmını aile üyelerinin kurallarla ilişkisi oluşturur. Burada kurallara uyması beklenen çocuk tarafı olduğu kadar, çocuğun sağlıklı yetişebilmesi için gerekli düzeni sağlamakla sorumlu “kural koyabilen” anne baba tarafı vardır.

O zaman öncelikle soruyu ailelere soralım? Ne oluyor da evde aile kuralları koyamıyor? Sınır problemleri olan çocukta anne babadan nasıl sinyaller alabiliriz ?

 

  • Anne baba yoğun çalışmaktadır ve eve geldiklerinde o kadar yorgun olurlar ki çocuğa hayır diyecek enerjiyi kendilerinde bulamazlar.
  • Evde eşler arasındaki ilişkide sorunlar yaşanıyor olabilir. Dolayısıyla ailenin zihni çoğunlukla bu konularla meşguldür ve çocuğun sağlıklı büyümesi için gereken duygusal enerji kısıtlıdır. Bu çocukların özelikle annelerinde depresif belirtilere sık rastlarız.
  • Özelikle annenin kaygısı yüksekse ve kendi anneliği ile ilgili yetersizlik duyguları yaşıyorsa, çocuğun yaptığı davranışların suçunu kendinde arar. Bu suçluluk hisleri çocuğun istenmeyen davranışlarını sınırladığında daha da artar. Bu duyguyla karşılaşmaktansa bu davranışlara izin vermek daha az sıkıntı vericidir.
  • Aile kendine göre bir takım yöntemler denemiş ve başarılı olamayınca umudu kesmiş ve durumu kabullenmiştir. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar çocuğun değişeceğine inançları yoktur yani çabuk pes ederler.Ama her zaman uygun ve alternatif çözüm seçenekleri vardır.
  • Bazı aileler çocuklarına “hayır” dediklerinde çocuklarının sevgisini kaybedecekleri ile ilgili inançlar taşırlar. Bizim onun sevgisinden çok,onun bize ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Bizim kabul etmediğimiz çocuk değil aslında çocuğun istenmeyen davranışıdır. Davranışın istenmeyen davranış olma sebebi bu davranış kalıbını kullanmasının ileride çocuğa zarar verebilme ihtimalinin yüksek olmasıdır.
  • Bir diğer sebep ise anne baba arasında ve özelikle geniş ailelerde kurallar konusunda tutarsızlıklar olmasıdır. Aynı davranışa kimi zaman göz yumuluyorken kimi zaman azarlanıyor olmak çocuğun kafasını karıştırır. Anne babaya güven duygusunu sarsar.

Oysaki tüm anne babalar çocuklarının kendilerine güvenen, bağımsız ve her şeyden önce mutlu çocuklar yetiştirmek isterler.Ama biliyoruz ki bir şeyleri istemek yetmiyor gereğini de yapmak durumundayız.

Çocukların en önemli kahramanları, olmak istedikleri kişiler küçük yaşlarda anne babalarıdır. Anne babaları onların en önemli modelleridir. O zaman anne babalar unutmamalıdır ki çocuğun yanında her ne yapılıyorsa hepsi kayıt altındadır aslında. Yeri geldiğinde çocuğun davranış repertuvarında görüldüğünde çokta şaşırtıcı olmaz. O zaman herşeyden önce onlara doğru model olmak gerekir. Tüm insanlar istekleri olsun ister. Bu isteklere ulaşmak için bir izlenmesi gereken adımlar vardır. Çocukta aslında istekleri için bazı yollar kullanır. Bunlardan ilk ve en iyi bildiği yol ağlamaktır. İlk bir yaşına kadar bu yolu kullanarak tüm ihtiyaçları karşılanmıştır çünkü. Ama artık büyüyen çocuk ağlasa da artık her istediğinin olmayacağı gerçeğiyle karşı karşıyadır. Her istediği olmayacaktır çünkü henüz kendi tam olarak bilmese de bazı istediği şeyler onun için zararlı hatta tehlikelidir. Bir toplum içinde yaşadığını henüz bilmese de anne babası ondan belli davranışlar beklemekte belli kurallar koymaktadır. Çünkü anne baba bilir ki büyüdüğünde ihtiyaçları için emek harcaması, sabır göstermesi gerekecektir. Oyuna alınmak istiyorsa kurallara uyması gerekecek. Bu becerilerin temellerinin atıldığı yerdir aile ortamı… Çocuk öfkelendiği, kimi zaman ağladığı noktada anne baba sıkıntılanmaya başlar. Çocuğun ağlamasına dayanmak ya da hayır dediklerinde yaşayacakları çeşitli sıkıntılı duygu ve düşünceler zor gelebilir. Bu duyguyla karşılaşmamak için çocuğun isteği karşılanır. Esas olan çocuğun isteğinin makul olup olmaması değil, anne babanın sıkıntılı duygular yaşayıp yaşamamasıysa, evet anne baba rahatlar. Ama bunun bir bedeli vardır artık çocuk anlamıştır ki bu yol uygun yol. Bu yol bağırmaksa eğer bir sonraki sefer aynı yolu dener hatta çoğunluklada sesinin şiddetini artırarak.

O zaman iyi anne baba olmak zor da olsa kendi duygularına göre değil çocuğun ihtiyaçlarına göre davranabilmek, her şeyden önce tutarlı olabilmektir. Davranışçı kurama göre tüm davranışlar öğrenilerek oluşur. Eğer anne babalar olumlu davranışı pekiştirirse ki bu pekiştirmenin en etkili yolu bol ve etkili aferin sözcükleri, memnuniyet ifadeleridir; davranış daha sık kullanılır. Eğer çocuk yanlış bir davranış sergiliyorsa ve bu davranış dikkate alınmıyorsa bu da bir pekiştireç olur maalesef. Anne babalar bu duruma karşı uyanık olmalıdır. Örneğin Uyku saatinde yatmamak için ağlayan bir çocuk yatmıyorsa aslında yatmıyor olmak onun için bir ödüldür ve iyi bir pekiştiricidir. Yanlış bir davranış görüldüğünde (örneğin: öfkesini şiddet kullanarak gösterme) bu görmezden gelinmemelidir. Bunu yapmanın çeşitli yolları vardır. Anne babalar etkili komut verebilme becerisini kazanmalıdırlar. İstenmeyen bir davranış her yapıldığında anne baba çocukla göz göze gelip bağırmadan kısa ve net bir şekilde hayır diyebilmelidir. Bunun işe yaramadığı durumlarda anne babanın ve çocuğun ayrı yerlerde sakinleşmesi ve durumu gözden geçirmesi açısından en etkili yollardan biri olan mola yöntemini uygulayabilirler. Diğer taraftan anne babaların çaresiz kaldığı kuralları etkin olarak koyma çabalarını zorlayan çocukla ilgili faktörler olabilir. Komutları almakta zorlanan öfke patlamaları yaşayan çocuklarda çeşitli sorunlar olması gündeme gelebilir. Kabul etmeliyiz ki bazı çocukların mizacı daha zordur.Onları idare edebilmek ciddi sabır ister. Bunlardan en sık karşılaşılan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur. Bu çocuklar dürtülerini kontrol etmekte zorlandıklarından kural koyarken anne babanın çok daha tutarlı kararlı ve her şeyden önce sabırlı olması gerekir. Öfke patlamaları, tutturma nöbetleriyle birlikte uyku ve iştahta bozulma ve ağlamalar eşlik ediyorsa ,çocuk sıkça sevilmediğini ifade ediyorsa aklımıza mutsuz olabileceği gelmelidir.Unutmayalım ki depresyon çocuklarda görülebilen bir hastalıktır ve kendini sinirlilik ile gösterebilir.Çoğunlukla ailede mutsuzluk eşlik eder. Anal dönem olarak da bilinen çocukların en zor dönemlerinden biri olan 2-3 yaş arası dönem öfke nöbetlerinin en sık olduğu dönemdir. Bu dönem çocukta ben duygusunun da oluştuğu dönemdir. Dolayısıyla dönemsel olarak öfke patlamaları olabileceğinin ve bununda gelişimin bir parçası olduğunu aklımıda tutmalıyız. Kaygılı ve bireyselleşmesi ile ilgili sıkıntılar yaşayan çocuklarda da çocuk zorlanmasını sinirlilik olarak gösterebilir. Bu çocukların öfkeleri çoğunlukla kendi anne babalarına karşıdır. Okulda kurallara uyan uyumlu çocuklar olarak ifade edilirken evde ciddi aileleriyle sıkıntı yaşayabilirler. Bu konuda uyanık olmak ve erken önlemler almak faydalı olacaktır. Sonuç olarak sorun her nerede ise erken fark edip gerekenler yapılmadığında biliyoruz ki sorunlarda çocukla birlikte büyüyor.Bu da kimi zaman kendi tutumlarımızı gözden geçirerek kimi zaman çocuktaki muhtemel problemleri fark ederek ama mutlaka harekete geçerek mümkündür.Ailelerin bu konuda düşünmeleri ve kendilerini geliştirmelerinin mutlaka ki çocukla ilişkilerine ve dolayısıyla çocuğa güzel geri dönüşleri olacaktır.

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir