Üstün Zekalı Çocuklarda Öğrenme Güçlükleri – İki Kere Farklı Olmak

İki Kere Farklı Olmak

Arkadaşlar Marilena Z. LEANA – TAŞCILAR tarafından yazılan Geleceğin Mimarları Üstün Yetenekliler  Sempozyumunda yer alan makaleyi sizlerle paylaşıyorum.

İki kere farklı (twice exceptional) en geniş manada üstün zekalı ve yetenekli bireylerinin üstünlüklerinin yanı sıra sahip olabilecekleri ikincil bir problem alanının var olmasıdır. Bu durum şaşırtıcı olmak ile birlikte ailelerin ve eğitimcilerin doğal olarak sergiledikleri ilk tepki, “inkar”‘dır. Çünkü iki kere farklı olmak bir tezat durumunu barındırır. Bir yandan olumsuz bir durum nedeniyle özel eğitime muhtaç olan çocukları, başka bir yandan yaşıtlarına göre çok daha ileri düzeyde bazı yeteneklere ve becerilere sahiptir. Bu durumun açıklanması ve kabullenmesi oldukça zordur.

İki kere farklı olma durumu, fiziksel olarak iki kere farklı olma (görme engelli, işitme engelli, bedensel engelli üstün bireyler) ve zihinsel olarak iki kere farklı olma (özel öğrenme güçlüğüne sahip olma, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, otizm ve asperger gibi zihinsel sorunlara sahip olan üstün çocuklar) durumlarını içermektedir (Montgomery, 2003).

Fiziksel olarak iki kere farklı olan çocuklar

Bazı öğrenciler görme, işitme ya da bedensel engellerine rağmen üst düzey zihinsel işlevler sergileyerek yaşıtlarına göre çok daha ileri düzeyde bir performans sergilemektedir. Bu çocukların fark edilmesi ve eğitimlerinde engellerine uygun farklılaştırma ile birlikte üstün olan yönlerinin de desteklenmesi ve geliştirilmesi için bireyselleştirilmiş eğitim programlarına ihtiyaçları vardır. Sadece engellerine odaklanarak zayıf olan yönlerinin geliştirilmeye çalışması kuvvetli olan zihinsel becerilerinin körelmesine ve zaten zedelenmiş olan benlik algılarının daha da olumsuz etkilenmesine sebebiyet vermektedir. Ancak ne yazık ki çoğunlukla fiziksel engelleri hemen farkedilerek gerekli önemler alınmasına karşın, zihinsel yönden sahip oldukları potansiyel göz ardı edilmektedir. Öğretmenlerin ve ailelerin bu konuda farkındalıklarının arttırılması ve gerekli eğitimsel ve yasal önlemlerin alınması konusunda girişimde bulunmaları gerekmektedir.

Zihinsel olarak iki kere farklı olan çocuklar

Zihinsel olarak iki kere farklı olan üstün zekâlı çocuklar, kuvvetli yönlerinin yanı sıra dikkat eksikliği, hiperaktivite, dürtüsellik, öğrenme güçlüğü, asperger gibi zihinsel sorunlar yaşayan çocuklardır. Bu çocuklar için farklı zihinler terimini kullanan Lovecky (2004) özellikle dikkat, iletişim, sözel olmayan beceriler, hafıza gibi alanlarda sorun yaşadıklarını vurgulamaktadır. Sorun ne olursa olsun bu çocukların kabul edilmesi fiziksel olarak iki kere farklı olan üstün zekâlı ve yetenekli çocuklara göre çok daha zordur.

Sahip oldukları sorun, üstün zekâlılıklarını maskelemektedir, böylece bu çocukların kuvvetli olduğu yönler sıklıkla fark edilmemektedir Zihinsel olarak iki kere farklı olan çocuklar arasında özellikle öğrenme güçlüğüne sahip olan üstün zekalı öğrencilerin çok dikkatli bir şekilde ele alınmaları gerekmektedir. Bireylerin bilgiyi işlemede sorunlar yaşamalarına neden olan bir sorun olarak görülen öğrenme güçlüğü, algılama, organize etme, anlama, geri çağırma ve/veya duyulardan gelen uyaranlara tepki vermede sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır (??????).

Bu bağlamda nöropsikolojik bir sorun olarak değerlendirilen öğrenme güçlüğü, ortalamada ya da ortalamanın üstünde zihinsel bir kapasiteye sahip olmayı; temel psikolojik süreçlerde sorunlar yaşamayı; sözel ifade, yazılı ifade, temel okuma becerileri, dinlediğini anlama, okuduğunu anlama, matematik hesaplamalar ya da matematiksel muhakeme gibi alanların birinde ya da birkaçında potansiyel ile gerçek performans arasında farklılık göstermeyi; ve tüm bunlar yaşanırken görsel, işitsel ya da motor sorunların, zihinsel gerilik, duygusal, çevresel, kültürel ya da ekonomik temellerden bağımsız öğrenme sorunlarına sahip olmayı gerektirmektedir (Akt. Özkardeş, 2004).

Öğrenme güçlüğüne sahip olan üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar, bir yeteneğe sahipken ya da belirli alanlarda üst düzeyde performans sergileyebiliyorken, akademik alanlarda sorunlar yaşamalarına neden olan öğrenme problemleri sergileyen çocuklardır. Bu çocukların çok azı fark edilmekte ve ihtiyaçları uygun bir şekilde karşılanabilmektedir.

Fark edilmeyen çocukları ise üç ayrı grupta ele almak mümkündür (Baum, 1994):

1. Üstün olarak belirlenen ama okulda sorun yaşayan öğrenciler: Üstün zekaları fark edilir ancak “unutkan”, “tembel”, “isteksiz”, “motivasyonsuz” olarak nitelendirilir.

2. Öğrenme güçlüğüne sahip olarak nitelendirilen ama üstünlükleri fark edilmeyen öğrenciler: öğrenme problemleri ağır bastığından, okulda sürekli sorun yaşayan öğrenciler olarak nitelendirilirler ve kuvvetli yanları fark edilmez.

3. Yeteneklerin ve sorun alanlarının birbirlerini maskelediği öğrenciler: bu çocuklar sıradan öğrenci gibi algılanır. Herhangi bir alanda tanılanmadan akademik yaşantılarına devam ederler.

Öğrenme güçlüğü yaşayan üstün öğrencilerin özellikleri

• Agresif

• Dağınık

• Dikkatsiz

• Zayıf hafıza

• Zayıf algı becerisi

• Kuvvetli soyut düşünme

• Gelişmiş problem çözme becerisi

• Akademik olmayan ortamlarda yaratıcı ve üretken

• İlgi duydukları alanlarda yüksek motivasyon

• Zayıf akademik benlik algısı

• Arkadaşlarına ayak uyduramama

• Umutsuzluk

• Genel motivasyon kaybı sergiler (Baum ve Owen, 1988).

Bu özellik listesinden de fark edildiği üzere, öğrenme güçlüğüne sahip üstün öğrenciler üstün olmalarının yanı sıra öğrenme güçlüğünün getirdiği bazı dezavantajlara da sahip olabilmektedir. Bu durum, ortaya çıkan tablonun tanılanabilmesini zorlaştırmakta ve öğretmenlerin gerekli önlemleri alabilmeleri konusunda yetersiz kalmalarına neden olabilmektedir. Özellikle akademik becerilerde sorun yaşayan bu öğrenciler okuma, yazma, matematik gibi temel akademik alanlarda ciddi sıkıntılar yaşayabilmektedir. Okumayı öğrenmede zorlanma, yazarken ve okurken harfleri karıştırma, ses birimlerini ayrımlaştırmada/birleştirmede, matematik işlemlerde eldeleri unutma, işleme dikkat etmediği için yanlış sonuca ulaşma, alfabe gibi sıralı bilgiyi öğrenmede zorlanma gibi alanlarda zorlanabilmektedirler (Pendarvis, Howley, Howley, 1990; Montgomery, 1997).

Öte yandan yazı yazmayı sevmemekte ve yazarken çabuk sıkılmaktadırlar, yazıları düzensiz ve hatalarla doludur (Fall ve Nolan, 1993), dikkat konusunda yaşadıkları konsantrasyon sorunları ya da dikkat aralığının dar olması da bir başka problem olarak karşımıza çıkmaktadır Suter ve Wolf, 1987). Organize olma, zaman yönetimi, hedef belirleme, verimli ders çalışma gibi yönetim becerilerinde yaşanan sorunlar, okula karşı olumsuz bir tavır içinde olmalarını tetiklemektedir (Davis ve Rimm, 1994). Tüm bu alanlarda sorunlar yaşarken, öğrenme güçlüğü olan üstün zekâlı öğrenciler problem çözme becerilerini gelişmesini sağlayan üst düzey düşünme becerilerine sahiptir (Willard –Holt, 1999). Bu becerilerini problem çözmede, soyut düşünmede kullanırlar. Olaylara farklı bakış açılarıyla bakmada, yeni fikirler üretmede akıcı ve esnektirler (Dix, Schafer, 1996). Bu öğrencilerin kavrama becerileri de kuvvetlidir, ancak bunu ifade etmeleri istendiğinde yazılı yollardan çok sözel ifadeleri tercih etmektedirler. Bu çocukların duygusal özelliklerini incelendiğinde, zayıf yönlerinin bilincinde olmalarından ötürü düşük benlik algısına sahip olabildikleri görülmektedir (Suter, Wolf, 1987) Gerçekçi hedefler belirleyememe, özellikle üstün tanısı alanların ailelerinin ve öğretmenlerinin yüksek beklentilere sahip olmaları düşük benlik algısını tetiklemektedir.

Öğrenme güçlüğü olan üstün zekâlı öğrencilerin ilgi duydukları alanlarda inanılmaz bir üretkenliğe ve yüksek motivasyona sahip olmaları muhtemeldir, ancak okul etkinlikleri ne yazık ki bu kategoriye girmemektedir (Baum, Emerich, Herman, Dixon, 1989).

Tanılanma Sorunları

a) Zihinsel Değerlendirme

b) Başarının Değerlendirilmesi

c) Motivasyonun Değerlendirilmesi

d) Davranışın Değerlendirilmesi

e) Duygusal Durum Değerlendirmesi

f) Arkadaşlık ve Sosyal Becerilerin Değerlendirilmesi (Lovecky,2005).

Tüm bu bahsedilen değerlendirme alanları mutlaka ele alınmalıdır. Ancak ne yazık ki bunların formel değerlendirmesinin yapılması için elimizde çok fazla standart araç olmadığından yapılan değerlendirmelerin bir kısmı da informel olacaktır. Böylece tüm alanlardan elde edilen veriler sayesinde öğrencilerin sağlıklı bir şekilde tanılanması ve değerlendirilmesi daha mümkün olacaktır.

Alınması Gereken Eğitimsel Önlemler

Özel eğitimde var olan iki temel bakış açısı, iki uçta bulunan çocukların eğitimine odaklanmaktadır. Birinde zorlandıkları alanları temel alarak onları geliştirmeye çalışırken; diğerinde ise üstün zekâlı ve yetenekli çocuklarda olduğu gibi kuvvetli olan yönleri tespit edip onları geliştirmeyi hedeflemektedir. Öğrenme güçlüğü olan üstün zekâlı öğrenciler, kuvvetli yönleri fark edilmediğinden sıklıkla zorlandıkları alanlarda destek görebilecekleri sınıflara ya da gruplara yerleştirilmektedirler. Kuvvetli yönlerinin ön plana çıkartılabileceği zenginleştirme programlarına dahil edilmemektedirler (Vaidya, 1993). Öğrenme güçlüğü olan üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler her ne kadar onlar için hazırlanmış özel programlarda en çok yararı görebilse de ne yazık ki bu tarz programların sayısı dünyada az olmakla birlikte ülkemizde hiç yoktur. Bu nedenle bu öğrencilere verilebilecek en sağlıklı eğitim her tür okulda uygulanabilecek olan

a. özel sınıflar uygulaması,

b. normal sınıflarda eğitimleri ya da

c. bireyselleştirilmiş eğitim programlarının hazırlanmasıdır (Brody ve Mills, 1997).

Eğitimcilere Bazı Öneriler

• Öğrencilerin kuvvetli olduğu yönleri sergileyebilmeleri için eğitim programında esnekliklerin sağlanması gerekmektedir.

• Öğrencilere zayıf yönlerini kuvvetli yönleriyle telafi edebilme stratejileri öğretilmelidir. Öğrencilerin motivasyonlarını arttırabilmek ve füstre olmalarını engellemek adına çeşitli teknolojilerden yararlanabilmeleri için olanaklar tanınması gerekmektedir (örneğin çarpım tablosunu ezberleyemeyen bir öğrencinin hesap makinesi kullanması)

• Öğretmenlerin uygun beklentiler sergilemeleri ve temel becerilerin kazandırılması hedeflenmelidir (Fetzer, 2000).

• Öğretmenlerin yönergeleri vermeden önce öğrencilerle göz kontağı kurmaları ve öğrencinin yönergeleri anlayıp anlamadığından emin olmaları gerekir.

• Bir defada birden fazla yönerge vermemeye dikkat edilmelidir.

• Yönergelerin tahtaya yazılması ya da öğrenciye hazır verilmesi iki kere farklı öğrencilerin işlerini kolaylaştırabilir.

• Öğrenme güçlüğü olan üstün zekâlı öğrencilerin yeni bir göreve başlamadan önce başkalarını gözlemelerine fırsat verilmelidir.

• Sınıfta mümkün olduğunca çok farklı öğrenme stiline hitap edecek malzemeler bulundurulmalı ve ders sunum yöntemleri mümkün olduğunca çeşitlendirilmelidir.

• Oluşturulan bireyselleştirilmiş eğitim programları ekiplerine tam katılımın sağlanması toplantıların verimliliğini sağlayacaktır.

• Hazırlanan bireyselleştirilmiş eğitim programlarının sık sık değerlendirilmesi, aksayan kısımlar varsa anında müdahale edilmesi gerekmektedir.

• Öğretmenlerin, anne babaları çocukları için önemli kararların alınacağı bireyselleştirilmiş eğitim toplantılarına katılmaları konusunda teşvik etmeleri gerekmektedir (Silverman, 1989).

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir