Üstün Yetenekli Öğrenciler Ne İster?

Üstün Yetenekli Öğrenciler Ne İster?

Arkadaşlar Eğitim Bilimleri Doktora Öğrencisi Zeynep Sözcü’nün, üstün yetenekli öğrenciler için hazırladığı yazıyı sizlerle paylaşıyorum.

Tarih boyunca uygarlığa en yüksek düzeyde katkısı olanların, en üst seviyede beyin ve öğrenme gücüne sahip kişiler olduğu bilinmektedir. Bunlar bulundukları toplumu her alanda temsil ederek,   gelişimine katkı sağlayarak hep bir adım öne taşımışlar ve taşıyacaklardır. Sosyal bilimler, fen bilimleri ve teknik alanlarda toplum adına gelişmeler kaydedecek, ivme kazandıracak kişiler üstün beyin gücüne sahip olan kişilerdir. Bu konunun önemini geçmiş tarihimize baktığımız zaman Osmanlı Devleti’nin kudretini muhafaza etmek için nitelikli insan yetiştirmek amacıyla kurduğu Enderun Mekteplerin de görürüz. 15. Yüzyılın ortalarında kurulmuş olan bu eğitim merkezlerinin görevini Miller şu şekilde ifade etmiştir “Her şeyin ötesinde Türk Padişahlarının ülkeye liderlik edecek sıra dışı yeteneğe sahip gençleri keşfedip, yetiştirmesiydi”.  Ayrıca Enderun mektepleri dışında 19. yüzyıla gelinceye kadar üstün yeteneklilik ve üstün yetenekli ki­şilerin eğitimi konusunda dünyada kayda değer bir gelişme görülmemiştir. Bu konuda ilk çabalar 1869’da Galton’un “zekî” kavramı üzerinde yaptı­ğı çalışmadır. Bu yüzyılın başlarında ise zekâ testlerinin geliştirilmesi ile birlikte ilgili çalışmaların hız kazandığı görülür. Yapılan ilk çalışmalar sırasında zekâ bölümlerindeki (ZB) üstünlükten dolayı zekî, akıllı ve üstün zekâlı; re­sim, müzik vb. güzel sanatlar alanında başarılı olan bu tip insanlara yetenekli, yaratıcı ve üstün yetenekli denilmiştir.

     Bugün genelde zekâ bölümü 130’un üstünde olanlar, yeni düşünceler oluşturup bunları yeni sorunların çözümünde uygulayabilme yeteneği gösterenler, yaratıcı olanlar ve bir işi, başından sonuna kadar götürecek üstün motivasyona, yani üstün iş, görev yüklenme yeteneğine sahip olanlar üstün olarak kabul edilmektedir. Feldhusen’e göre ise üstün yeteneklilik; genel kabiliyetler, kişisel düşünce ve motivasyonun bir bileşkesidir. Kişilerde var olan bu üstün yetenekler onların hayatını kolaylaştırır, daha güvenilir, daha sağlıklı ve daha etkin olmasını sağlar ve kişiyi yüksek seviyede beceri gerektiren konumlara götürür.

     Prof. Dr. Ümit Davaslıgil; üstün yetenekliliğin kavramsal anlatımını yaparken alanda dünya­da ve ülkemizde kullanılan terimleri incelemiş ve genel olarak üç terimin kullanıldığını belirlemiştir. Bunlar;

Üstün zekâlı: Zekâ testlerinde ortalamadan en az iki standart sapmanın üstünde zekâ düzeyine sahip olan bireylerdir.

Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar: Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Dünya Konseyi tarafından zeka ve/veya diğer yetenek alanlarında üstünlük göste­ren bireyler için kullanılan terimdir.

Üstün yetenek: Yeteneğin zekayı kapsadığını dü­şünerek zeka ve özel yetenekleri “üstün yetenek” terimi altında birleştirip genel zihinsel yetenek, özel akademik yetenek, yaratıcı ve üretici düşünme yeteneği, liderlik yeteneği, görsel sanatlar alanında yetenek ve psikomotor yetenek olmak üzere altı alanda kategorize eden bir terimdir demiştir.

     Toplumların üstün yetenekli insanlara yaşamlarının ilk dönemlerinden itibaren sahip çıkması, bir yandan gelişimin göreceli yetersizliğinin, öte yandan büyük bir hızla artan teknoloji ve iletişim teknolojilerinin yarattığı problemlerin giderek arttığı ve karmaşıklaştığı dünyamızda büyük önem taşıdığı bir gerçektir. Üstün yetenekli bireyin var olan kapasitesinin iyi bir şekilde değerlendirilebilmesi için bireyin kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte, disiplinler arası bir yaklaşımın ve birçok değerlendirme aracının bir ekip anlayışı ile bir arada kullanılması şarttır. Bu ekipte yer alanlar:

  • Öğretmen
  • Ebeveyn
  • İlgili uzmanlardır.

     Yani üstün zekâlı ve üstün yetenekli birey eğitiminin ev merkezli ve kurum merkezli olduğunu görürüz. Erken tanılamanın önemi göz önünde bulundurularak, ebeveynler konuyla ilgili aydınlatılmalı ve böylece çocuk doğduğu andan itibaren eğitim programlarının içerisine alınmalıdır. Okul öncesi dönemden başlanılarak zihinsel gelişiminin en hızlı olduğu dönemler kaçırılmamalı çocuk ile mutlak surette potansiyelini gerçekleştirmesi ve geliştirmesi adına fırsatlar sunulmalıdır. Öğrenmeye teşvik edip bilgiyi en doğru nasıl kullanacağı hakkında yardımcı olunup, öğrendiklerini uygulama fırsatı verilmelidir. Bu aşamada çocuğun kendini gerçekleştirebilmesi ve yaratıcılığının geliştirilmesi desteklenir. Aksi takdirde her toplumun her kuşağında gizli kalmış keşfedilmeden eriyip gitmiş pek çok yeteneğinde bulunduğu bilinmektedir. Sosyal, ekonomik, kültür düzeyi düşük ailelerde azınlık gruplarında okula gidememiş ya da çok erken ayrılmak zorunda kalmış olanlarda üstün yeteneği keşfetmek oldukça zordur. Fakat okula gitmiş yeteneklerinin farkına varılmadan tersine damgalanmış Galton, Churchill, Edison gibi gerçek yetenekleri sonradan ortaya çıkmış olanlarda bulunmaktadır. Bu bakımdan üstün yetenekli bireylerin seçimi önemli bir konu olmaktadır.

     Bu bağlamda tanılamak ve eğitimlerinin önemini kavramak adına üstün zekalı ve yetenekli çocukların özelliklerini kısaca şu şekilde sıralayabiliriz;

  1. Mutad dışı bir zihni enerjiye sahiptirler. Zihnen daima faal olmayı şiddetle arzu ederler.
  2. Bilgi kazanmak için doymak bilmez bir iştaha sahip olup sürekli açlık duyarlar.
  3. Kendilerini ifade etmek ve kuvvetli öğrenme arzularını doyurmak için çeşitli alanlara ihtiyaç duyarlar.
  4. Her şey hakkında derinliğine bir görüş kazanmaya çaba harcarlar. Bilginin nedenlerini ve ayrıntılarını öğrenmeye kuvvetli bir istek duyarlar.
  5. Çok karmaşık algılar ve kavramlar kazanmaya istek duyarlar ve bunlardan özel bir haz duyarlar.
  6. Okumaya karşı çok fazla ilgi duyarlar, erken yaşlarda okurlar ve çeşitli alanlarda okumaya karşı ilgi duyarlar.
  7. Soyut düşüncelerden, karışık problemler çözmekten hoşlanırlar.
  8. Çeşitli alanlarda sorumluluk almaktan ve bunları yerine getirmekten hoşlanırlar.
  9. Uzun vadeli amaçlara yönelirler ve onlara ulaşmak için gereken çabayı gösterirler.

10.Profesyonel mesleklere ilgi duyarlar. Bu mesleklere girebilmek için uygun hazırlıklarda bulunurlar. Hedeflerine ulaşmak için olumlu ve fonksiyonel yaklaşım yaparlar.

11.Üstün liderlik özelliklerine sahiptirler. Bu yeteneklerini uygun bir şekilde kullanmaya can atarlar.

  1. Kolay, çabuk ve sağlam öğrenirler.

CiCero’nun ; ‘Zeka, tıpkı bir tarla gibi ekilmeye ve bakılmaya muhtaçtır.’sözünden hareketle üstün zekâlı bireyin eğitimine yapılacak her bir katkı, onların yeteneklerini, ilgilerini ve isteklerini yönünde geliştirerek, hazır hale getirir ve bulundukları toplum için yararlı hamleler attırır.

VELİLERE ÖNERİLER

1.Ne kadar üstün zekâlı olursa olsun, çocuğunuzun halen bir çocuk olduğunu unutmayınız. Sevgiye olduğu kadar denetlenmeye, disiplinli bir ilgiye, ana babasınca kabul edilmeye, kişisel bağımsızlığını kazanmaya ve sorumluluklar almaya gereksinimi vardır.

2.En iyi biçimde gelişebilmesi için ana ve babanın değer sistemleri biri birine uygun olmalıdır. Bunun anlamı, çocuk yetiştirilirken, nelerin verilip nelerin verilmemesi konusunda ana-baba arasında büyük görüş ayrılıklarının bulunmaması gerektiğidir.

  1. Çocuğun, yetiştirilmesinde ana-baba birlikte çabalamak durumundadırlar. Sayıları, zamanı, sözcüklerin söylenişini vb. öğretirken, gerek evde gerekse çevrede ortak bir sorumluluk almaları önemlidir.
  2. Çocuğun, okuma, müzik, şiir, düşüncelerini tartışma ve kendini ifade etme becerilerini geliştirmesi üzerinde önemle durulmalı, çocuğa bol bol ilgi duyduğu kitaplar okunmalıdır. Okuldaki faaliyetleri yakından izlenmelidir.
  3. Mutlu bir aile ortamının çocuğun gelişimindeki öneminin unutulmaması gerekir. Sonu gelmeyen tartışmalar, boşanma her çocuk gibi üstün zekâlı çocuğu da çok etkiler.

6.Üstün zekâlı çocukların, yaşıtlarından önce yetişkin sorunları çözmede güçlüklerle karşılaşmaları olasıdır. Bu alanlarda ana-babaların gerekli yardımları yapmaları gerekir.

  1. İyi kitapların, dergilerin ve diğer araç ve kaynakların evde çocuğa sunulması eğitimleri açısından önemlidir. Ansiklopedi, çeşitli levhalar benzeri kaynaklar da dikkate alınmalıdır.
  2. Çocuğun sağlam bir öğrenme temeline sahip olmasını sağlamak için müzelere, tarihi yerlere, sanat galerilerine, vb. yerlere götürülmesi gerekir.
  3. Ana-babalar özellikle çocuğun sormuş olduğu sorulara “yeter artık” diye yanıt vermemeye dikkat etmelidirler. Sorularını, azarlayarak ya da yanlış biçim de yanıtlamaktan kaçınmaları hele, “bunları büyüyünce öğrenirsin” diye baştan savma yanıtlar vermemeleri gerekmektedir. Çocuğun tüm sorularına, ister uygun bir ortamda sorulmuş olsun isterse olmasın doğru yanıt vermek durumundadır.

10.Üstün zekâlı çocuğun ilgi alanlarının çeşitliliği unutulmamalıdır. Ancak uzun bir süre bir konuda ilgisini yoğunlaştıramayabilir. Bu nedenle çocuğun ilgilerini destekleyerek, bir konuya daha uzun süre ayırmasını sağlamak ana-babalara düşen bir görevdir.

11.Ana-babalar çocuklarının tüm yaşantısını aşırı n biçimde yönlendirmekten de kaçınmalıdırlar. TV seyretmek, resimli dergilere bakmak, oyun oynamak vb. etkinlikleri yapmak onların da hakkıdır.

12.Çocuğun, fantezileri ya da hayali arkadaşları varsa, alışmışın dışındaki düşüncelerine doğrudan ya da dolaylı biçimde olumsuz tutum takınmaktan ve alay etmekten kaçınmalıdırlar.

13.Çocuğun ilgi ve üstünlük gösterdiği dallarda, ana-babalar yetersiz kaldıkları zaman, olanakları el verdiğince özel ders vb. kolaylıkları çocuklarına sağlamalıdır.

ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER

  1. Sınıfınızda üstün zekâlı çocukla karşılaştığınızda yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alarak paniğe kapılmamanız gerekir. Çünkü üstün zekâlı çocuğun öğretmeninin de mutlaka üstün zekâlı olması gerekmez. Ortalama (normal) bir öğretmen çeşitli açılardan üstün zekâlı çocuklara kaynaklık ve önderlik yapabilir.
  2. Hangi semtte ya da hangi sosyo-ekonomik tabakada öğretmen olursanız olun üstün zekâlı çocukla karşılaşabilirsiniz. Ancak çok üstün özellikleri olan çocuklarla belki tüm öğretmenliğiniz süresince bir kez karşılaşabilirsiniz.
  3. Sınıfınızdaki üstün zekâlı çocukların tümü, sınıf çalışmalarına karşı istekli ve ilgili olmayabilir. Bunun nedeni kısmen sınıf etkinliklerinin yeterince uyarıcı olmamasından gelebilir.
  4. Sınıfınızdaki üstün zekâlı çocuklara daha zor sorular sorarak ve yeni fikirler geliştirmelerini isteyerek çocukların zekâlarını özellikle yaratıcı yanını geliştirmelerine fırsat tanınmalıdır.
  5. Derslerle ilgili olarak üstün zekâlı çocuklara araştırma ağırlıklı ek ev ödevlerinin verilmesi gerekmektedir.
  6. İlgilendikleri alanlarda proje çalışmaları yapmalarına ve bunu sınıfla paylaşmalarına olanak tanınmalıdır.
  7. Çalışmaları, grupları ve sınıf oyunlarını yönetmelerine fırsat tanınmalıdır.
  8. Sınıf düzeyini temel almaksızın konularda kendi hızlarına göre ilerlemelerine fırsatlar tanınmalıdır. Bu konuda teftiş yapan deneticilerin de uyarılması ve uygulanması gereken konularda bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
  9. Küme olarak üstün zekâlı çocukları öteki çocuk kümeleri ile karşılaştıracak olursak, genellikle üstün ve elverişli sonuçlar sağladıklarını görürüz. Bununla beraber, üstün zekâlı çocuklar arasında yaşlarına göre, boyunca küçük, toplum içinde kendini huzursuz hisseden, duygusal bozukluğu olanlara da rastlanır. Bu nedenle, üstün zekâlıları tanımlamada kesinlikle fiziksel özellikler kullanılmamalıdır. Görünüş açısından her biçimde olabilirler.

10.Üstün zekâlı çocukların ihtiyaçlarını karşılarken çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. En önemli sorun; öğrencilerin anlıksal yeteneklerinin büyük farklılıklar göstermesidir. Sınıflar yükseldikçe anlıksal yetenekler açısından söz konusu değişkenler artar. Tıpkı ayrı hızla yarışan birbirinden farklı olan öğrencilerin uygulanan okul programında geçirdikleri süre arttıkça aralarındaki fark da çoğalır. Öyle ki; bir zaman sonra öğretmen, öğrencilerinden bir kısmının basit toplama ve çıkartma işlemlerinde bile güçlük çekmeğe devam ettiği halde bir kısmının ise şimdiden cebir ve geometriyle rahatça uğraşabilecek duruma geldiğini görecektir.

 

     Sonuç olarak üstün zekâlı ve yeteneklilerin eğitimi için özel önlemler alınmadığında bir takım sakıncalar ortaya çıkar. İlk akla geleni yeteneklerin eriyip gitmeleridir. Farkında olmadan nice yetenekleri eritmişizdir. Belki de halen evimizde, okulumuzda, sınıfımızda da eritmeye devam etmekteyiz. Üstün yetenekli bireyler yeterince eğitilemedikleri durumlarda sahip oldukları yüksek potansiyeli yeterince değerlendirememektedirler. Bu durum üstün yetenekliler için de özel eğitim programını gerekliliğini bir kez daha ortaya koyar.

     Geçmiş ve günümüzdeki bu gerçeklerden hareketle, ülkemizdeki üstün veya özel yetenekli bireylerin eğitimleri ve ülkemizde istihdam edilmeleri noktasında devlet, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, yazılı ve görsel medya ile iş dünyasının ortak bilinçle milli bir politika oluşturarak bu gizil gücün ülkenin kalkınmasındaki yerini almasını sağlamalıdırlar.

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir