İnternet Bağımlılığı Nedir? Tedavisi Nasıldır?

İnternet Bağımlılığı Nedir? Tedavisi Nasıldır?

Yrd. Doç. Dr.Özden Arısoy’un makalesini sizlerle paylaşıyorum.

Teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde bilgisayar ve internet kullanımı artık hayatın vazgeçilmez gereçleri haline gelmiștir. İnternetin temel ortaya çıkıș amacı bilgiye kolay, ucuz, hızlı ve güvenli ulașmak ve iletișimi kolaylaștırmak olmasına rağmen internetin tahmin edilenden de hızlı yaygınlașması patolojik așırı kullanıma ve yeni bir bağımlılık türü olarak nitelenebilecek internet bağımlılığına yol açmaya bașlamıștır. Gelișen çağa hızla ayak uyduran ülkemiz de internet kullanımının giderek yaygınlașması nedeniyle bu yeni tanımlanan bozukluk için uygun bir zemin olușturmaktadır. Türkiye’de internet bağımlılığı problemi daha ziyade bu teknolojiye daha yatkın olan gençlerde ve çocuklarda daha fazla görülmektedir ve artık aileler çocuklarının internet kullanımının yol açtığı sorunlar nedeniyle bu bozukluğun tedavisinin arayıșına girmeye bașlamıștır. Bu nedenle klinisyenlerin bu sorunu yeterince tanımaları ve bu bozuklukla ilgili uygun tedavi yaklașımları sergilemeleri büyük önem arz etmektedir. Bu yazının amacı ülkemizde henüz yeni yeni tanınmaya bașlanan internet bağımlılığının hem farmakolojik hem bilișsel-davranıșçı tedavisi konusunda ayrıntılı bilgi vermektir.

Anahtar Sözcükler: internet bağımlılığı, farmakolojik tedavi, bilișsel-davranıșçı tedavi

İnternet bağımlılığı genel olarak internetin așırı kullanılması isteğinin önüne geçilememesi, internete bağlı olmadan geçirilen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında așırı sinirlilik hali ve saldırganlık olması ve kișinin iș, sosyal ve ailevi hayatının giderek bozulması olarak tanımlanabilir. Birçok kiși için bağımlılık kavramı klasik anlamda alkol, esrar, kokain, eroin gibi kimyasal madde kullanımını içerir fakat kumar, seks, alıșveriș, televizyon izleme, bilgisayar oyunları oynama gibi kimyasal olmayan davranıșsal bağımlılıklar da söz konusudur. Davranıșsal bağımlılıklar da tıpkı alkol-madde bağımlılıklarında olduğu gibi bağımlılığın ana bileșenleri olan fiziksel ve psikolojik bağımlılık belirtilerini (zihinsel meșguliyet, duygudurum değișkenliği, tolerans, yoksunluk, kișilerarası çatıșma ve tekrarlama [relaps]) gösterirler.

Bu yazıda internet bağımlılığının tarihçesi, tanımlamasına ve epidemiyolojisine yönelik çalıșmalardan kısaca söz edilerek, tedavisine yönelik yaklașımlar aktarılacaktır.

İnternet Bağımlığı Tarihçesi

Günümüzde tüm dünyayı saran internetin temeli Amerika Birleșik Devletleri (ABD) ve Sovyet Rusya arasındaki rekabete dayanmaktadır. 1957’de Sovyetlerin ilk yapay dünya uydusu olan Sputnik’i fırlatmaları üzerine ABD Savunma Bakanlığı, bilim ve teknolojinin orduya en iyi șekilde uygulanması için ARPA (Advanced Research Projects Agency) projesini bașlatmıștır. Amerikan Hava Kuvvetleri 1962 yılında ABD’ye yapılabilecek olası bir nükleer saldırıdan sonra bir kısmı hasar görse de çalıșmaya devam edecek olan ve tüm ülkeye yayılabilecek bir askeri bilgisayar ağı tasarlamıștır. ARPA projesi bu ağı destemiș ve ARPANET adını almıștır. İlk bilgisayar ağı 1969’da California’da kurulmuștur.

Güney Amerika’da bulunan dört büyük bilgisayar bir kontratla birleștirilmiștir. 1970’de MIT, Harvard, BBN ve SDC șirketleri de bu ağa eklenmiștir. 1971’de Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) gibi birçok kuruluș bu ağ kapsamına girmiș ve liste her geçen gün büyümeye devam etmiștir. 1972 yılında terminal sayısı 23’e ulașmıș ve elektronik posta kavramı ortaya çıkmıștır.

1976’da radyo ve uydu bağlantıları sayesinde ABD ve Amerika kıtası bu ağ üzerinde birleștirilmiștir. 1979’da ilk bilgisayar haber grupları ortaya çıkmıș ve IBM șirketi, internetin babası sayılan BITNET sistemini yaratmıștır. 1980’lerde soğuk savașın etkisini yitirmesiyle akademik ve ticari çevreler bu bilgisayar sistemine ilgi göstermeye bașlamıștır.

Bașlangıç dönemlerinde internet, sadece bilgisayar uzmanları, mühendisler ve bilim adamları tarafından kullanılmaktaydı ve kullanımı kolay değildi. İlk zamanlarda kișisel, ev ya da ofis bilgisayarları yoktu ve internet karmașık bir sistemin öğrenilmesiyle kullanılabiliyordu. Bu dönemlerde sistem, sadece elektronik posta amacıyla kullanılıyordu. Daha sonraları 1991’de Tim Barnes Lee, world wide web’i (www) icat etti. Bu sistem “hypertext” denen daha görsel bir temele dayanıyordu ve araștırmaların, bilgilerin paylașılmasını kolaylaștırmak amacını tașıyordu. WWW’in ortaya çıkması aynı zamanda ticari çevreleri de motive etmiștir. Bu tarihte kullanıcı sayısı 617.000’e ulașmıș ve bilgisayar ağı bugünkü “internet” adını almıștır. 1990’larda internet kullanıcı sayısı ve fiziksel yapısı katlanarak artmıștır. Ticari kurumlar, üniversiteler, organizasyon lar ve devlet kurumları bu gelișime ayak uydurmușlardır. Bağlantı noktalarına isim verilmeye bașlanmıș ve bu kurumlar kendi adlarına internet siteleri açmaya bașlamıșlardır. 1994’te internet üzerinde ilk siber banka kurulmuștur. Pizza Hut firması internet üzerinden sipariș almaya bașlamıștır. İletișim firmalarının hemen hepsi internete yatırım yapmaya bașlamıșlardır.

İnternetin ülkemizdeki gelișimi ise, 1990’lı yılların bașına dayanır. Türkiye, internete Nisan 1993’ten beri bağlıdır. İlk bağlantı Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) gerçekleștirilmiștir. 64 kbit/sn hızında olan bu hat, çok uzun bir süre, tüm ülkenin tek çıkıșı olmuș ve internet tüm Türkiye’de öncelikle akademik ortamlarda yaygınlașmaya bașlamıștır. Ardından sırasıyla Ege Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bağlantıları gerçekleșmiștir. 1996 yılı Ağustos ayında Turnet çalıșmaya bașlamıștır. 1997 yılında, akademik kurulușların internet bağlantısını sağlayan ULAKNET çalıșmaya bașlamıș ve üniversiteler nispeten hızlı bir omurga yapısıyla birbirine bağlanmıș ve internet kullanılır hale gelmiștir. 1999 yılında, ticari ağ yapısında büyük değișiklikler olmuș ve TURNET’in yerini TTnet adında yeni bir olușum almıștır. 2000’lerin bașında; ticari kullanıcılar TTnet omurgası üzerinden, akademik kurulușlar ve ilgili birimler ile Ulaknetomurgası üzerinden internet erișimine sahip olmaya bașlamıștır. Ayrıca bu iki omurga arasında yüksek hızlı bağlantı mevcuttur.

İnternetin çok hızlı geliștiği ülkelerden biri olan Türkiye’de, kayıtlı internet abonesi sayısının 2.5-3 milyon civarında olduğu sanılmaktadır. Kayıtlı kullanıcıların yanı sıra, ișyeri ve internet kafe gibi mekanlardaki kullanım da dikkate
alındığında, internetteki Türk nüfusunun yaklașık olarak toplam 5 milyona yaklaștığı tahmin edilmektedir. İnternet kullanıcılarının ülke nüfusuna oranı %7.2’dir.

İnternet Bağımlılığının Tanımlaması
“İnternet bağımlılığı”, “patolojik internet kullanımı (PİK)”, “așırı internet kullanımı” ya da “uygun olmayan internet kullanımı”; genel olarak internetin așırı kullanılması isteğinin önüne geçilememesi, internete bağlı olmadan geçirilen
zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında așırı sinirlilik hali ve saldırganlık olması ve kișinin iș, sosyal ve ailevi hayatının giderek bozulması olarak tanımlanabilir. Çalıșmalarda yukarıdaki tanımlamaların hangisinin kullanılacağına dair bir uzlașı olmadığı için, ilgili bölümde bu terimler bazen birbirinin yerine geçecek șekilde kullanılmıștır.

Birçok kiși için bağımlılık kavramı klasik anlamda alkol, esrar, kokain, eroin gibi kimyasal madde kullanımını içerir fakat aslında bağımlılığı neyin olușturduğu konusunda gerçekte net bir açıklama yapmak zordur. Özellikle son zamanlarda kumar, seks, para harcama, alıșveriș yapma, yemek yeme, egzersiz, televizyon izleme, bilgisayar oyunları oynama gibi çok çeșitli davranıșların da bağımlılık yaratabileceği görüșü artmaktadır. Kimyasal olmayan bağımlılıkların bağımlılık yaratıp yaratmadığını belirlemenin yolu, alkol-madde bağımlılığı için saptanmıș olan klinik ölçütlerle karșılaștırmaktır. İnternet bağımlılığı ile ilgili yapılan gözlemler sonucu, olușturulan tanı ölçütlerinin daha çok madde bağımlılığına benzer özellikler gösterdiği görülmüștür. Bu bağlamda patolojik düzeyde internet kullanımı genel olarak “teknolojik bağımlılıklar” bașlığı altında ele alınmaktadır.

Teknolojik bağımlılıklar; yukarıda da belirtildiği üzere kimyasal olmayan davranıșsal bağımlılıklar kapsamına girmekte olup, insan-makine etkileșimine dayanır. Teknolojik bağımlılıklar televizyon izleme gibi pasif bir bağımlılık șeklinde olabileceği gibi, bilgisayar oyunları oynama gibi aktif bir bağımlılık șeklinde de olabilir ve genellikle ilgili davranıșın bağımlılık olușturucu uyarıcı ve pekiștirici özellikleri vardır. Davranıșsal bağımlılıklar da alkol-madde
bağımlılıklarında olduğu gibi bağımlılığın ana bileșenleri olan fiziksel ve psikolojik bağımlılığın zihinsel meșguliyet, duygudurum değișkenliği, tolerans,yoksunluk, kișilerarası çatıșma ve tekrarlama (relaps) özelliklerini gösterirler. [6] Bu altı ölçüte uyan davranıș “bağımlılık” olarak tanımlanmaktadır. Ancak Griffiths așırı internet kullanıcılarının aslında internet bağımlısı olmadıklarını fakat interneti bașka bağımlılıklarının tatmini için ideal bir ortam olarakkullandıklarını ifade etmektedir. Dolayısıyla, gerçekten internete bağımlı olanlarla internet üzerinden bașka bağımlılıklarını tatmin edenlerin ayrımının önemli olduğunu belirtmektedir.

Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından 1994’te yayınlanan ve “DSM IV” kısaltmasıyla isimlendirilen “Ruhsal Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal El Kitabı”nda internet bağımlılığı halen bir hastalık olarak tanımlanmamaktadır. Buna karșılık son yıllarda giderek artan bir internet kullanımı ile bazı kișilerde internet kullanma alıșkanlıklarının bir bağımlılıktan söz edilebilecek boyuta ulaștığına dair yayınlar ve vaka bildirimleri hızla artmaktadır. Bu nedenle araștırıcılar internet bağımlılığının giderek DSM V’e girmeyi hak edebilecek bir bozukluk adayı haline gelmekte olduğundan söz etmeye bașlamıșlardır.

İnternet bağımlılığı tanımını ilk ortaya atan ve ilk tanı ölçütlerini olușturan Young’a göre internet tıpkı kumar gibi bağımlılık yaratmaktadır ve internet bağımlıları çeșitli dürtü kontrol bozukluğu belirtileri göstermektedir. Ancak DSM IV’te tanımlanan bağımlılık ölçütleri sadece kimyasal maddeler için belirlendiğinden ve davranıșsal bağımlılıkları içermediğinden ve kimyasal olmayan davranıșsal bağımlılıklar DSM IV’te “dürtü kontrol bozuklukları” olarak değerlendirildiğinden; Young, herhangi bir madde kötüye kullanımını içermeyen internet bağımlılığına en yakın bozukluğun DSM IV’te dürtü kontrol bozuklukları bașlığı altında yer alan “patolojik kumar oynama” olduğu kanaatine varmıștır.

Young, patolojik internet kullanımı olanlarda davranıșsal bir dürtü kontrol bozukluğu bulunmasından ve bu dürtü kontrol bozukluğunun da kimyasal bir madde alımını içermemesinden hareketle bu tanıma en çok uyan patolojik kumar oynama tanı ölçütlerini patolojik internet kullanımına uyarlamıș ve “internet bağımlılığı” için ilk ciddi tanı ölçütlerini olușturmuș ve yayınlamıștır.

Young’un İnternet Bağımlılığı için Önerdiği Tanı Ölçütleri

İnternet ile ilgili așırı zihinsel uğraș (sürekli olarak interneti düșünme, internette yapılan aktivitelerin hayalini kurma, internette yapılması planlanan bir sonraki etkinliği düșünme, vb)
İstenilen keyfi almak için giderek daha fazla oranda internet kullanma ihtiyacı duyma İnterneti kullanımını kontrol etme, azaltma ya da tamamen bırakmaya yönelik bașarısız girișimlerin olması İnternet kullanımının azaltılması ya da tamamen kesilmesi durumunda huzursuzluk, çökkünlük ya da kızgınlık hissedilmesi
Bașlangıçta planlanandan daha uzun süre internette kalma
Așırı internet kullanımı nedeniyle aile, okul, iș ve arkadaș çevresiyle sorunlar yașama, eğitim veya kariyer ile ilgili bir fırsatı tehlikeye atma ya da kaybetme
Bașkalarına (aile, arkadașlar, terapist, vb) internette kalma süresi ile ilgili yalan söyleme
İnterneti problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan (örn: çaresizlik, suçluluk, çökkünlük, kaygı) uzaklașmak için kullanma
İnternet Bağımlılığının Epidemiyolojisi
İnternet bağımlılığı’nı ciddi olarak ilk araștıran kiși olan yukarıda belirtilen tanı ölçütlerini ortaya koyduktan sonra bu alanla ilgili ilk epidemiyolojik araștırmayı yapmıștır. Daha sonra bu konuyla ilgili pek çok epidemiyolojik çalıșma yapılmıș ve genel olarak internet bağımlılığının toplumdaki yaygınlığı %6-14 arasında saptanmıștır.

Bu epidemiyolojik araștırmalar, aynı zamanda internet bağımlılarının %50’sinde bașka bir psikiyatrik bozukluk bulunduğunu ortaya koymuștur. En sık rastlanan bozukluklar madde kullanımı (%38), duygudurum bozukluğu
(%33), anksiyete bozukluğu (%10), psikotik bozukluk (%14), depresyon veya distimidir (%25). Bu kișilerin %38’nin en az bir bașka bağımlılığının daha olduğu ve bunlar arasında en sık kompülsif alıșverișin (%19), kumar oynamanın
(%10), piromaninin (%10) ve kompülsif seks bağımlığının (%10) bulunduğu belirtilmiștir. Ayrıca bu kișilerin bazılarının borderline, narsistik ve antisosyal kișilik bozukluğu kriterlerini de karșıladıkları ve özellikle daha önceden çeșitli dürtü kontrol bozukluğu ya da madde bağımlılığı sorunu olanların interneti daha așırı ve patolojik düzeyde kullanma eğiliminde oldukları ifade edilmiștir. Ülkemizde yapılan bir çalıșmada ise, özellikle genç yaș grubunda dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, sosyal fobi, hafif depresyon varlığında veya ailede bağımlılığa yatkınlık söz konusu olduğunda riskli internet kullanımının görülebileceği belirtilmiștir. Görüldüğü gibi internet bağımlılığı pek çok psikiyatrik bozuklukla eș zamanlı görülmekte olup, așırı internet kullanımının gerçekten ayrı bir bozukluk mu olduğu yoksa altta yatan bașka bir psikiyatrik bozukluğun bir belirtisi mi olduğu iyi ayırt edilmeli ve tedavisi buna göre planlanmalıdır.

İntenet Bağımlılığı Tedavisi İçin Yaklașımları
İnternet Bağımlılığı Tedavisinde Farmakoterapi
İnternet bağımlılığı’da tedavi hedefi öncelikle eğer saptanabilmișse altta yatan psikiyatrik rahatsızlığın tedavi edilmesidir. Belirttiğimiz gibi internet bağımlılığı pek çok psikiyatrik bozukluk ile eș zamanlı olarak bulunabilmektedir. Bu nedenle, öncelikle eğer varsa bu bozuklukların tedavi edilmesi patolojik internet kullanımını azaltabilir. Eğer patolojik internet kullanımı bir diğer psikiyatrik bozukluğun belirtisi değil ise, dürtü kontrol bozukluğu ve bipolar duygudurum bozukluğuna daha yakın olması sebebiyle seçilecek olan farmakoterapinin her iki bozuklukta da kullanılan duygudurum dengeleyicisi olması iyi bir seçenek gibi görünmektedir. İnternet bağımlılığı șikayetleri ile bașvuran bir kișinin hikayesi özellikle geçirilmiș hipomani ve mani açısından dikkatle incelenmelidir. İlk öyküde alınacak disfori yanlıșlıkla antidepresan tedaviye yönelinmesine neden olabilir. Kișide eğer hipomani ya da mani öyküsü yoksa ve depresif belirtileri belirginse, o zaman antidepresan tedavi ile depresif belirtilerin düzeltilmesi, internet bağımlılığı belirtilerinin de azalmasını sağlayabilir.

Farmakoterapötik anlamda oldukça yenilikçi olan bir bașka yaklașım ise, eșlik eden psikiyatrik bozukluklarının tedavisinin yanı sıra bağımlılığın kendisini tedavi etmeye yönelik olarak özellikle sanal seks bağımlılarında naltrekson kullanılmasıdır. Naltrekson kullanımıyla ilgili olarak yayınlanan çok yeni bir çalıșmada Bostwick ve Bucci, kompulsif ve öforik bir șekilde internet pornografisine bağımlı olan bir kișide naltrekson tedavisiyle ciddi bir düzelme görüldüğünü belirtmișlerdir. Bilindiği gibi, naltrekson aslında alkol-madde bağımlılığı tedavisinde kullanılan bir opiat antagonisti olup, opiatların dopamin salınımını arttırıcı etkilerini önler. Ödül merkezinin ve dopaminin ișlev bozukluğunun bağımlılıktaki rolü nedeniyle, naltreksonun ödül merkezi üzerinde gösterdiği bu etkinin önemli bir tedavi aracı olabileceği düșünülebilir.

İnternet Bağımlılığı Tedavisinde Psikoterapi
İnternet bağımlılığının tedavisinde bir diğer seçenek; farmakoterapiye ek olarak ya da farmakoterapiden bağımsız olarak bilișsel-davranıșçı yöntemlerin kullanılmasıdır. Araștırıcılar, internet bağımlılığında tıpkı depresyonda olduğu gibi bazı olumsuz bilișlerin rol oynadığını ve internet bağımlılığının hayatta bașarısız olunan alanları telafi etmeye yönelik bir davranıș örüntüsü olarak ortaya çıktığını öne sürmüșler ve bu bağlamda internetin așırı kullanımının ödüllendirici bir davranıș olarak görülebileceğini ve öğrenme mekanizmaları aracılığıyla bazı olumsuz duygularla (korku, huzursuzluk, hayal kırıklığı) mücadele etmeye yarayan yetersiz bir strateji olarak kullanılabileceğini belirtmișlerdir. İnternet bağımlılığı’nın tüm bu bilișsel özellikleri dikkate alındığında bilișsel-davranıșçı tekniklerin bu bozukluğun tedavisinde önemli yeri olacağı açıktır. Bu noktadan hareketle Davis, bu hastalarda kullanılabilecek 11 haftalık bir bilișsel-davranıșçı tedavi protokolü önermiștir.

Tablo 2. Davis’in önerdiği bilișsel-davranıșçı tedavide atılması gereken adımlar:

Kișinin internetten uzak kalıp kalamadığının tespiti
Bilgisayarın yerinin değiștirilmesi ve diğer insanların bulunduğu yere nakli
Diğer insanlar ile beraber internete bağlanması
İnternete bağlanma zamanını değiștirmesi
İnternet defteri olușturması
Persona kullanımına son vermesi
Arkadașlarından ve yakınlarından internet ile ilgili problemleri olduğunu saklamaması
Spor aktivitelerine katılması
İnternet tatillerinin verilmesi
Otomatik düșüncelerin ele alınması
Gevșeme egzersizleri
İnternete bağlanma sırasında hissedilenlerin not edilmesi
Yeni sosyal becerilerin kazandırılması
Young ise, internet bağımlılığının bilișsel-davranıșçı tedavisinde internete girmeyi yasaklamanın pek uygun bir çözüm yolu olmadığını çünkü, internet kullanımının banka ișlemleri yapmak, vb diğer ișlemler için elzem bir ihtiyaç
olduğunu belitmiș ve tedavi hedefinin, interneti tamamen yasaklamak yerine internet kullanımının kontrol altına alınması olması gerektiği ifade etmiștir.

Șimdiye kadar internet bağımlılığının gerek farmakoterapisi gerek bilișsel davranıșçı tedavisinin etkinliği ile ilgili uzunlamasına yapılmıș herhangi bir çalıșma bulunmamakla birlikte, özel merkezlerde bu tip bağımlıları gören
terapistlerin deneyimlerine ve diğer bağımlıklarla ilgili yapılan araștırmalara dayanarak internet bağımlılığın tedavisinde kullanılan çeșitli bilișsel davranıșçı teknikleri șu șekilde özetlemek mümkündür:

a. internet kullanımını tam zıt saatlere kaydırmak,
b. dıș durdurucular (external stoppers) kullanmak,
c. internet kullanımıyla ilgili hedefler belirlemek,
d. özellikle belli bir ișlevden uzak durmaya çalıșmak,
e. hatırlatıcı kartlar kullanmak,
f. internet yerine yapmak istediklerini not edebileceği kișisel bir defter kullanmak,
g. bir destek grubuna girmek
h. aile terapisi.

Belirtilen ilk üç müdahale aslında basit zaman ayarlama teknikleridir. Ancak, zaman ayarlamanın yeterli olmadığı durumlarda daha agresif müdahalelerin kullanılması gereklidir. Bu tip durumlarda tedavi hedefi, kișinin güçlenmesi ve uygun destek sistemlerini kullanarak etkili baș etme stratejileri geliștirmesini sağlamak ve bu șekilde bağımlı davranıșını değiștirmeye çalıșmaktır. Eğer kiși uygun baș etme yolları geliștirebilirse, olumsuz olaylar ile baș etmek için artık internete bașvurmasına gerek kalmayacaktır. Ancak, unutulmamalıdır ki, özellikle tedavinin bașlangıcında hasta bir kayıp yașayacak ve daha sık internete girmek için bir özlem duyacaktır. Bu normaldir ve beklenmelidir. Nihayetinde, bu kișiler uzun süre internete bağlanmaktan büyük bir zevk almıșlardır ve internet hayatlarında merkezi bir rol oynamıștır, bu nedenle birdenbire internet olmadan yașamaya alıșmakta zorlanmaları doğaldır.

a. İnternet kullanımını tam zıt saatlere kaydırmak İnternet bağımlılığının tedavisinde kișinin zamanını nasıl harcadığını yeniden organize etmek önemli bir adımdır. Dolayısıyla, klinisyen tedaviye bașlamadan önce kișinin internet kullanım alıșkanlıkları hakkında bilgi edinmelidir. Bu bilgi kișiye:

i) özellikle hangi günler internete bağlanıyorsunuz?,

ii) günün hangi saatinde internete girmeye bașlıyorsunuz?,

iii) genellikle kaç saat internete bağlı kalıyorsunuz?,

iv) bilgisayarı genelde nerede kullanıyorsunuz? gibi sorular sorarak edinilebilir.

Bir kez kișinin internet kullanım șekli açığa çıkarıldıktan sonra klinisyen hastayla beraber yeni bir kullanım șeması olușturabilir. Buradaki amaç, kișilerin günlük rutinini kırmak ve sanal alıșkanlığını bırakabilmesi için yeni kullanım
alıșkanlarına adapte olmasını sağlamaktır. Mesela, kișinin ilk iși sabah kalkar kalkmaz e-postalarını kontrol etmekse, kișiye sabahları ilk iș olarak internete bağlanmaktansa önce bir duș alması ve kahvaltı etmesi önerilebilir. Ya da eğer kiși eve geldikten sonra sadece akșamları bilgisayarın önüne oturuyor ve tüm geceyi internette geçiriyorsa, o zaman klinisyen kișiye akșam yemeği ve haberlerine kadar beklemesini ve daha sonra internete girmesini salık verebilir.

Kiși hafta içi her gün internete giriyorsa, hafta sonuna kadar beklemesi önerilebilir ya da sadece hafta sonları internete giren birisiyse kullanımını hafta içi günlere kaydırması önerilebilir. Eğer kiși hiç ara vermiyorsa, kișiye her
yarım saatte bir mola vermesi söylenebilir. Eğer kiși bilgisayarı sadece çalıșma odasında kullanıyorsa, bilgisayarını yatak odasına tașıması önerilebilir.

b. Dıș durdurucular

Kișinin internet kullanımını durdurmak için somut bazı araçlar kullanılabilir. Kișinin o saatte yapması gereken bir șey ya da gitmesi gereken bir yer gibi. Eğer kișinin saat 7.30’da evden çıkması gerekiyorsa 6.30’da internete girmesi
önerilir, böylece kișinin internetten çıkmak için tam 1 saati olur. Ancak, buradaki tehlike kișinin bu tip doğal alarmları görmezden gelmesi olabilir. Böyle bir durumda, gerçek bir alarm saati kullanmak uygun olabilir. Kișinin internetten çıkması için bir saat belirlenir ve alarm o saate kurulur, kișiye de alarmı bilgisayarına yakın bir yere koyması önerilir. Alarm çaldığında internetten çıkma vakti gelmiș demektir.

c. İnternet kullanımıyla ilgili hedefler belirlemek

Kișinin internete bağlanacağı zaman dilimini belirsiz bırakması nedeniyle internet kullanımını sınırlandırma çalıșmalarının çoğu bașarısızlığa uğramaktadır.

Yenilemeyi önlemek için hastaya yapılandırılmıș bir program uygulanmalıdır, örneğin internet kullanım süresini haftada 40 saatten 20 saate indirmek gibi. Daha sonra bu 20 saat belirli zaman dilimlerine bölünmeli ve haftalık
bir takvime yazılmalıdır. Hastanın internet seansları sık ama kısa süreli olmalıdır. Bu yoksunluk belirtilerini ve tırmalarcasına internete girme isteğini azaltacaktır. Bu șekilde planlanan 20 saatlik bir kullanım çizelgesine örnek
vermek gerekirse; kiși mesela hasta hafta içi her gün 8-10.30 arasında ve hafta sonu 1-6 arasında internete girebilir veya yeni bir 10 saatlik kullanım çizelgesinde, haftada sadece iki gece 20.00-22.30 arası ve Cumartesi günü 8.30-13.30 arası internet kullanabilir. Akla yatkın bir internet kullanım șemasının çıkarılması internetin hastayı kontrol etmesinden ziyade hastanın interneti kontrol etmeye bașlamasını sağlayabilir.

d. Özellikle çok kullanılan belli bir internet ișlevinden uzak durma

Eğer hasta için belli bir internet ișlevinin (chat, sörf, oyunlar, vb) çok önemli olduğu belirlenebilmiș ve hastanın bu ișlevin kullanımını kontrol edemediği görülmüșse, bir sonraki adım hastanın bu ișlevden mümkün olduğunca uzak
durmasını sağlamaktır. Aslında hasta bu ișlevle ilgili tüm etkinliğini durdurmalıdır. Ancak bu, kișinin kullanmaktan daha az haz aldığı diğer internet ișlevlerini kullanmayacağı anlamına gelmez. Chat odalarına bağımlı olan bir kiși, bu
odalardan uzak durmalıdır fakat e-postalarını kontrol edebilir veya uçak rezervasyonu yapmak ya da bir araba satın almak için web’de gezinmeye devam edebilir. World Wide Web (www) bağımlısı biri ise web’de dolașmaktan
uzak durmalıdır ama bu kiși de mesela politika, dinle ilgili konuların tartıșıldığı ya da son olayların yer aldığı haber gruplarına girebilir. “Uzak durma”, özellikle geçmiș alkol-madde bağımlılığı öyküsü olanlarda çok ișe yarayan bir tekniktir. Bu tip bağımlılık öyküsü olan kișiler genellikle interneti bu bağımlılıklarının yerine koyabilecekleri güvenli bir yedek gibi görürler. Dolayısıyla, kiși alkol ya da madde alımını engelleyebilmek için obsesif bir șekilde internete girmeye bașlayabilir. Ancak, kiși interneti güvenli bir liman olarak görürken aslında halen daha bağımlı davranıșına yol açan sorunlardan kaçmaya devam etmektedir. Böyle bir durumda, kiși daha önceki bağımlılığını tedavi etmede kullanılan bir model olan “uzak kalma” modeline daha kolay uyum sağlayabilir. Bu hastalarda daha önce ișe yarayan geçmiș stratejileri kullanmak internet kullanımları konusunda da yardımcı olabilir ve böylece kiși altta yatan sorunlarına daha kolay odaklanabilir.

e. Hatırlatıcı kartlar

Çoğu zaman hastalar düșünme hataları nedeniyle yașadıkları zorlukları abartma ve çözüm yollarını küçümseme eğiliminde olurlar. Hastanın internet kullanımını azaltma hedefine odaklanabilmesi için hastadan i) internet kullanımının yol açtığı beș temel sorunu ve ii) internet kullanımını bırakmakla elde edeceği beș temel yararı yazacağı bir kart hazırlaması istenir. İnternet kullanımının yol açtığı sorunlar için; eșle vakit geçirememe, evde yașanan tartıșmalar, iște yașanan sorunlar veya zayıf notlar örnek olarak gösterilebilirken, internet kullanımını bırakmakla sağlanacak yararlar için de eșle daha fazla birlikte vakit geçirebilme, evde artık tartıșma yașamama, gerçek hayattaki arkadașlarına daha fazla zaman ayırabilme, iș veriminin artması ve yükselen notlar örnek olarak gösterilebilir. Daha sonra, kiși bu listeyi yaptıktan sonra kișiden bunu bir karta geçirmesi ve bu kartı hep yanında tașıması istenir. Kișiden, ne zaman daha verimli bir șey yapmak yerine internet kullanmak istese ve bu konuda bir karar vermesi gerekse bu kartlara bakması ve neden kaçınmaya çalıștığını ve aslında kendisi için gerçekte ne yapmak istediğini kendine hatırlatması istenir. Aynı șekilde, hastanın tedavi motivasyonunu arttırabilmek amacıyla haftada birkaç kez
düzenli olarak ve özellikle de internete bağlanmak için zorlayıcı bir istek duyduğu anlarda bu kartlara bakması ve kendine așırı internet kullanımının nelere mal olduğunu ve internet kullanımını azaltabilirse neler kazanabileceğini
hatırlatması önerilir. Hastadan bu listeyi hazırlarken listeyi mümkün olduğu kadar geniș tutması ve mümkün olduğu kadar dürüst olması istenir. Bu șekilde açık ve net bir zihinle hazırlanmıș sonuç değerlendirmeleri, hastanın internet
bağımlılığını azalttığı ya da tamamen bıraktığı ileriki dönemlerde bağımlı davranıșının tekrarlamasını önlemek için de ihtiyaç duyacağı iyi bir araç olabilir.

f. Kișisel defter olușturma

Hastanın internet kullanımını azaltmaya çalıștığı ya da internetin belli bir ișlevini kullanmaktan uzak durmaya çalıștığı dönemleri için internet kullanımının yerine geçecek alternatif bir etkinlik bulmak önemlidir. Bu amaçla, hastadan internette geçirdiği vakit nedeniyle yapmayı bıraktığı etkinliklerin bir listesini yapması istenir. Belki de hasta, internet kullanımı nedeniyle golf oynamayı, balık tutmayı, kamp yapmayı, dağa tırmanmayı, yürüyüș yapmayı,
koșmayı, basketbol oynamayı, futbol oynamayı veya sevgilisiyle dıșarı çıkmayı bırakmıș olabilir. Bu, belki de hastanın hep yapmayı isteyip de bir türlü yapamadığı spora bașlama, eski bir arkadașla bulușma gibi bir etkinlik de olabilir.

Klinisyen, hastadan internet kullanma uğruna yapmayı ihmal ettiği ya da ertelediği aklına gelen her türlü etkinliğin bir listesini yapmasını ve bunları çok önemli, önemli ve az önemli șeklinde bir sıraya dizmesini ister. Hasta bu
kaybedilmiș etkinliklerin listesini yaparak aslında internet hayatına girmeden önce nasıl bir yașamı olduğunu görür. Liste yapıldıktan sonra, hastaya en önemli olarak nitelediği etkinliklerin hayat kalitesini nasıl etkilediği sorulur. Bu
egzersiz, hastanın internet kullanma uğruna yaptığı seçimleri gözden geçirmesini ve aslında ne kadar çok seçeneği olduğunu anlamasına yardımcı olur ve eski etkinliklerin ateșini tekrar yakabilir. Bu ödev, özellikle internete bağlandığında öfori hisseden hastaların duygusal tatminlerini sanal ortam yerine gerçek yașam etkinliklerinden elde etmesini sağlayabilir.

g. Destek grupları

Bazı kișiler, gerçek hayatlarında sosyal destek sağlayamadıkları için bağımlı birer internet kullanıcısı haline gelebilirler. Özellikle, yalnız yașayan ve eve bağımlı kișilerde internet bağımlılığı görülme riski yüksektir. Araștırmalar, gerçek hayatlarında sosyal destek eksikliği çeken bu kișilerin internetin özellikle chat odaları gibi interaktif ișlevlerini uzun süreler boyunca kullandıklarını ortaya koymuștur. Ayrıca, boșanan ya da eșini veya ișini kaybedenlerin gerçek hayatlarında yașadıkları sorunlardan zihinsel olarak uzaklașabilmek için internete yönelebilecekleri ve sanal ortama gömülerek sorunlarından bir parça kurtulabilecekleri düșünülmektedir. Eğer, değerlendirme esnasında bu tip olumsuz yașam olayları saptanırsa, tedavi hastanın gerçek hayattaki sosyal destek ağını geliștirme üzerine odaklanmalıdır.

Klinisyen, hastanın sorunlarına en iyi șekilde cevap verebilecek bir destek grubu bulmasına yardımcı olmalıdır. Kișinin özel hayat koșullarına göre bulunacak bir destek grubu, hastanın benzer sorunları yașayan insanlarla tanıș-
masını sağlayarak sanal gruplara bağımlılığını azaltabilir. Mesela, eğer kiși yukarıda belirtildiği gibi yalnız bir yașam sürdürüyorsa belki de yerel bir etkileșim grubuna, bekarlar grubuna, seramik kurslarına katılabilir ya da yeni boșamıș biri için bu durumdakilerin gittiği bir grup daha uygun olabilir. Bu kișiler, gerçek bir ilișki kurduklarında hayatlarında eksik olan anlayıșı artık internetten sağlama yoluna daha az bașvuracaklarıdır. Bugün için ABD’de Massachusetts, Philadelphia ve Chicago’daki internet bağımlığı tedavi merkezlerinde “internet bağımlıları için sosyal destek grupları” hizmet vermektedir. Ancak, bu tip imkanı olmayan küçük yerlerde klinisyenler hastalarını alkol-madde bağımlıların tedavi olduğu rehabilitasyon merkezlerine, 12 adım tedavi programlarına yönlendirebilirler. Bu tip tedavi grupları özellikle de yetersizlik ve düșük öz-saygı ile baș edebilmek için internete yönelmiș olan internet bağımlılarına bir çıkıș yolu sağlayabilir. Bağımlılar için kurulmuș olan bu tedavi grupları, olumsuz duygulara yol açan uyum sağlayıcı olmayan düșüncelerin saptanmasını ve kișilerin internet üzerinden sağladıkları arkadașlık ilișkilerinin yerine gerçek hayattan arkadașlar bulmasını sağlayarak sosyal içe çekilmelerini azaltabilir. Son olarak, bu tip destek grupları tıpkı AA (Adsız Alkolikler) gruplarında olduğu gibi kișinin bu geçiș așamasında yașayabileceği olumsuz yașam olayları ile baș etmesine de yardımcı olabilir.

h. Aile terapisi

Son olarak, özellikle aile ve evlilik ilișkileri internet kullanımına bağlı olarak zarar gören hastalarda aile terapisi yararlı olabilir. Aile terapisinde șu noktalara odaklanılmalıdır:

1. aileyi internetin bağımlılık yapabileceği konusunda eğitme,

2. bağımlı kișiyi davranıșları nedeniyle suçlamalarını azaltma,

3. kișiyi internet üzerinden psikolojik ihtiyaçlarını karșılamaya yöneltmiș olan daha öncesine ait ailevi çatıșmaların açık bir șekilde konușulabilmesini sağlama,

4. aileyi bağımlı kișinin tedavisine (yeni hobiler edinmesi, uzun bir tatile çıkarılması, bağımlı kișinin duygularını dinleyebilme konusunda) yardımcı olmaları için cesaretlendirme.

Güçlü bir aile desteği kișinin internet bağımlılığı problemini așmasına yardım edebilir. Șimdiye kadar internet bağımlılığının tedavisi için yukarıda önerilmiș olan yöntemlerin etkinliğini araștıran pek fazla çalıșma bulunmamakla birlikte, Young, kurmuș olduğu internet bağımlılığı tedavi merkezine bașvuran 114 kișiyle yaptığı bir çalıșmada, bilișsel-davranıșçı tedavinin etkinliğini motivasyon, zamanı kullanma becerisi, sosyal etkinliklerde düzelme, cinsel ișlevlerde düzelme, sanal olmayan etkinliklere katılma ve sorun yaratan internet ișlevinden uzak durabilme bağlamında bir anket çalıșması ile değerlendirmiș ve 6 ay boyunca 3, 8 ve 12. haftalarda bu anketi tekrarlamıștır. Sonuç olarak, danıșanların çoğunun 8 haftalık seanslar sonrasında bașvuru anındaki belirtileriyle
baș etmeye bașladıklarını ve 6 aylık izlemde bu iyilik hallerini koruduklarını belirtmiștir.

Sonuç
Teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde bilgisayar ve internet kullanımı artık hayatın vazgeçilmez gereçleri haline gelmiștir. İnternetin temel ortaya çıkıș amacı iletișimi arttırmak ve bilgi paylașımını kolaylaștırmak olmasına rağmen internetin tahmin edilenden de hızlı yaygınlașması patolojik așırı kullanıma ve yeni bir bağımlılık türü olarak nitelenebilecek internet bağımlılığına yol açmaya bașlamıștır.

Ülkemiz, özellikle genç nüfusun yüksekliği, yeni gelișen bir ülke olması, internet kullanımının giderek yaygınlașması, ișsizlik ve internet kafelerin kontrolsüzce çoğalması nedeniyle bu yeni tanımlanan bozukluk için uygun bir zemin olușturmaktadır. Türkiye’de internet bağımlılığı problemi daha ziyade bu teknolojiye daha hakim olan gençlerde ve çocuklarda daha fazla görülmektedir ve artık aileler çocuklarının internet kullanımının yol açtığı sorunlar nedeniyle bu bozukluğun tedavisini yapabilecek merkezlerin arayıșına girmeye bașlamıștır.

Ülkemiz için henüz yeni olan bu sorunu uzun bir süredir yașamakta olan uzak doğu ülkelerinde ve ABD’de artık bu bozuklukla ilgili tedavi merkezleri olușturulmuș ve hızla bu konuda deneyimli klinisyenlerin yetiștirilmesine bașlanmıștır. Gelecekte, ülkemiz için de bu tip tedavi merkezlerinin kurulmasına ihtiyaç duyulup duyulmayacağı belli olmamakla birlikte, gelișen çağa hızla ayak uyduran Türkiye’de de “internet bağımlılığı” sorununun giderek
artmaya bașlayabileceği ve klinisyenlerin bu durumla daha sık karșılașmaya bașlayabilecekleri düșünülebilir. Bu nedenle, klinisyenlerimizin bu bozukluk konusunda yeterli bilgiye sahip olmaları ve bu bozukluğu tanımaları ve uygun tedavi yaklașımları sergilemeleri büyük önem arz etmektedir.

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir