Üstün Zekâlı/Yetenekli Çocuklar ve İletişim – 2

Arkadaşlar,üstün zekalı ve özel yetenekli çocukların çevresiyle iletişimlerini etkileyen özelliklerin araştırıldığı ve bu çocuklarla iletişim kurma ipuçları üzerinde durulduğu, Üzeyir Oğurlu ve Yavuz Yaman’ın birlikte hazırladıkları Üstün Zekâlı/Yetenekli Çocuklar ve İletişim başlıklı makalenin 1. bölümünü  sizlerle paylaşmıştım. Makalenin bu bölümünde ise, çocuklarımızın iç dünyaları ve onlara nasıl davranmamız gerektiği konusunda bir takım bilgiler veriliyor.

Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklarla iletişime geçmeden önce bu çocukların iletişime temel olacak hangi tür özelliklere sahip olduğunu bilmek gerekmektedir. Bu özellikler arasında dil becerisi, empati, oyun, arkadaşlık, liderlik, ahlaki yargılama, duygusallık, benlik saygısı, mükemmeliyetçilik, aşırı duyarlılık, hayal kırıklığı ve asilik sayılabilir.

Dil Becerisi

Dil iletişimin en temel aracıdır. İletişimde en önemli unsur olan dil düzgün olmayınca, söylenen şey, söylenmek istenen şey olmaz. Etkin bir iletişim için gerekli olan da düzgün kullanılan dildir (İnceoğlu, 1998). İyi düzeyde konuşma ve dil becerisi kişinin arkadaşlıklar kurmasına, kendisini kolayca ifade edebilmesine, sosyal bir varlık olarak gelişebilmesine ve daha iyi öğrenebilmesine yardım eder. Birçok araştırma üstün zekâlı ve yetenekli çocukların normal çocuklara göre daha erken konuştuklarını ve erken yaşlarda daha geniş ve karmaşık kelime bilgisine ve cümle yapısına sahip olduklarını rapor etmiştir. (Perleth ve ark., 1993). Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların gelişmiş dil becerisi ne istediklerini ifade etmelerini sağlar. Mantıklı ve süreğen düşünceleri, detaylı ve derin cevaplar gerektirecek soruları sormalarına imkân vermektedir (Davis&Rimm, 1998). Konuşmadan daha önemlisi dili net olarak anlamalarıdır. Erken yaşlardaki alıcı dil yeteneği zihinsel yeteneğin en önemli göstergelerinden birisidir (Freeman, 1993). Bromfiled’a (1994) göre üstün zekâlı ve yeteneklilerin gelişmiş düzeydeki sohbetleri eğlenceli bir arkadaş olmalarını sağlar fakat bu durum risk taşımaktadır. Aileler sırlarını gereğinden fazla çocuklarıyla paylaşırsa çocukların yetişkin problemleriyle ilgili ciddi kaygılanmasına ve kendilerini akranlardan geri çekmesine sebep olabilir (Akt. Porter, 1999)

Üstün zekâlı ve yeteneklilerin gelişmiş bilişsel ve dil yeteneklerinin göstergelerinden bir diğeri de mizah anlayışıdır. Bilişsel ve dil yetenekleri üstünlerin tipik olanı bilmelerini sağlamakta ve bundan dolayı tutarsızlıkları ve istisnaları eğlenceli olarak görebilmektedirler (Davis&Rimm, 1998)

Empati

Empati iletişimin temel koşullarından biridir. İletişimin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için empatinin günlük iletişim süreçlerinde etkin olarak kullanılması gerekir. Empati, bir kişinin kendini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısı ile bakması ve o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ve bu durumu iletmesi sürecidir (Dökmen, 1994). VanTassel Baska (1998) üstün zekâlı ve yetenekli çocukların  genellikle başkalarının bakış açılarını net olarak anlayabildiği belirtmektedir. Bu empatik eğilim sadece başkalarının ne hissettiğini anlamasını değil aynı zamanda başkalarının hissettiğini de hissedebilmesini sağlar (Lovecky, 1993). Porter’ın (1999) aktardığına göre birçok üstün zekâlı ve yetenekli çocuk daha az benmerkezci (Shore&Kanevsky, 1993) ve yaşıtlarına göre başkalarının duygu ve ihtiyaçlarına karşı daha duyarlıdır. Ayrıca üstün zekâlı ve yetenekliler diğer kişilerin içsel (duygusal) durumunu anlayabilir ve bu duruma başka birisinin davranışının sebep olduğunu çıkarabilirler (LeVine & Tucker, 1986). Lovecky (1993), aynı zamanda bazı üstün zekâlı ve yetenekli çocukların insanları çok hızlı bir şekilde algılayıp değerlendirebildiklerini belirtmektir. Bu özellik olumlu yönde geliştirilmediğinde üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar bu özelliklerini bencillik veya yıkıcı amaçlar için kullanabilir (Tannenbaum, 2000).

Oyun

Çocuk, yaşadığı sosyal çevre içindeki görev ve sorumlulukları oyun içinde yaşayarak öğrenir. Anne, baba ve kardeşler arasındaki rolü, yakın çevresindeki büyüklerine, arkadaşlarına yönelik davranışları oyun içinde belirginleşir (Tuncor, 2000). İnsanlık ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme, alışkanlık ve deneyim kazanmak, yaşamın rollerini anlama olguları çocuk oyun içinde kavrar, benimser pekiştirir. Çocuğun kişiliği oyun içinde daha belirgin çizgilerle ortaya çıkar ve gelişir (Seyrek&Sun, 1991) . Schaefer ve Reid’e göre (1986) çocuklar oyun yoluyla kendisinin diğerlerinden farklı olduğu kısımları öğrenerek belli iletişim becerilerini kazanırlar

Küçük yaştaki üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar genellikle kurallara göre oyun oynamasını diğer çocuklara göre daha erken öğrenmektedirler. Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar, normal akranları kadar oyun etkinliklerine katılmaktadırlar (Morelock & Morrison, 1999). Fakat gelişmiş oyun ilgisine ve davranışlarına sahip olduklarından dolayı yaşıtlarından oluşan oyun grubunu daha karmaşık bir yolla yapılandırmaya çalışabilirler (Webb, 1993). Diğer çocuklar oyundan soğuduklarında veya ilgilerini kaybettiklerinde üstün zekâlı çocuklar bu durumu diğer çocukların daha karmaşık seviyede oynayamayacakları gerçeği yerine kendilerinin dışlandığı şeklinde yorumlayabilirler (Porter, 1999). Ayrıca Witty ve Lehmann (1927) tarafından yapılan çalışmada üstün yetenekli çocukların akranlarına göre oyun sırasında daha fazla kendi başına olmayı tercih ettikleri ve aynı zamanda sert fiziksel oyunlardan kaçındıkları gözlenmiştir. Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar zengin bir içsel dünyaya sahiptirler (Silverman, 1983). Canlı hayal gücü, kavramları kolayca görselleştirmelerini sağlar. Bazen gerçek ve hayal arasındaki farklılık kaybolabilir. Üstün zekâlı ve yetenekliler arasında hayali arkadaşlığın yaygın olarak bulunmasını bu duruma örnek olarak gösterilebilir (Piechowski, 1999). Bununla birlikte eğer çevresiyle yakın bir ilişkiye sahip değilse üstün zekâlı ve yetenekli çocuk kendi başına oynamayı veya hayali bir arkadaş edinmeyi tercih edebilir (Davis ve Rimm,1994).

Arkadaşlık

Akran grubu içerisinde arkadaş ilişkileri her şeyden önemlidir. Mahalle arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, takım arkadaşlığı gibi değişik arkadaşlık ilişkileri kurabilir. Arkadaşlarca aranmak, beğenilmek ve benimsenmek benlik saygısının önemli bir koşuludur. Gençler bu ilişkilere girerek zekasıyla, sportif ve sanatsal yetenekleriyle kendini arkadaş grubu içerisinde kanıtlamaya çalışır (Yörükoğlu, 1990). Arkadaş grupları boş zamanları değerlendirme, oyun, takım tutma, müzik, alışkanlık kazanma, cinsel davranışlar gibi konularda çocukların ve gençlerin hayat görüşleri ve davranışlarını önemli ölçüde etkiler (Yetim, 2000). Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların arkadaşlık beklentileri normal akranlarına göre farklılık göstermektedir (Gross, 2002). Çocuklar kendileriyle en çok oynayan kişileri arkadaş olarak görürken üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar erken yaşta gerçek karşılıklı arkadaşlık geliştirebilme eğilimindedirler. Fakat bu durum üstün zekâlı ve yetenekli çocuğun doğru (zihinsel) akranları bulduğunda gerçekleşebilir. Bunu yapmak için birçoğu yaşça büyük çocuklar veya yetişkinler bulmaya çalışır veya diğer çocuklara göre daha sık yalnız kalmayı tercih eder (Clark,1997). Diğer çocuklar tarafından tercih edilmelerine rağmen, üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar diğerleri için de yüksek standartlar koymaktadırlar. Bu durum, kendilerine uyguladıkları mükemmel standartlardan ve gelişmiş ahlaki muhakeme yeteneklerinden kaynaklanmaktadır (Clark,1997)

Liderlik

Liderlik özellikleri arasında; kişinin kendini iyi ifade edebilmesi, başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurabilmesi, toplumsal duyarlılıkları yüksek olma gibi özellikleri başta gelmektedir. (Tutar, Yılmaz, Erdönmez, 2003). İlköğretim düzeyindeki üstün liderlik yeteneğine sahip çocukların tipik özellikleri şunlardır: kendi akranlarıyla ve yetişkinlerle kolayca iletişim kurabilirler, yeni durumlara uyum sağlayabilir, yüksek düzeyde konuşma yeteneğine sahip ve diğerlerinin duygularını ve ihtiyaçlarına karşı duyarlıdırlar (Hensel,1991). Tannenbaum (1983), liderlik becerileri ile genel zekâ arasında korelâsyon bulmuştur. Başka bir ifadeyle, zekâ arttıkça ileri düzey liderlik becerileri gösterme şansı da artacaktır. Moltzen’e (1996) göre üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar sorumluluk almaya isteklilik, grubun bir parçası olmak, akranlarının saygısını kazanmak, açık bir iletişim kullanmak, uyumluluk, esneklik, aktiviteleri takip etmek yerine yönlendirme tercihi ve kendine güven gibi erken liderlik becerisi sergilerler (Akt. Porter, 1999). Düşünceleri ve kararları için diğer çocuklar tarafından aranırlar. Sosyal anlaşmazlıklara birçok alternatif çözümler sunarak sözel ve muhakeme yetenekleri onların şiddete başvurmadan anlaşmazlıklarla baş etmelerini sağlar (Morelock & Morrison, 1996; Akt: Porter, 1999).

Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar becerilerini manupilatif bir şekilde kullansalar bile başkalarının davranışlarını etkileyebilecek sözel becerilere sahiptirler (Davis & Rimm, 1998). Bununla birlikte Williams ve Sternberg (1988), liderin zekâsının takipçilerinin çok üstünde olmasının, bu kişilerle yeterince iletişim kuramaması ve verimsiz hale gelmesine neden olabileceğini öne sürmüştür (Akt. Sternberg, 2005).

Ahlaki Yargılama

“Ahlaki (moral) gelişim, doğru ve yanlışın belirlenmesinde geçerli olan prensip ve ilkelerinin gelişimidir” (Özbay,1999, s.53). Toplumun kendisinden beklenen fonksiyonları yerine getirebilmesi için onu oluşturan bireylerin bazı kuralları benimsemesi gerekmektedir. Bu kurallardan bazıları bireyin başkalarıyla nasıl etkili iletişim kuracağını, başkalarıyla nasıl iyi geçineceğini, doğruları nasıl bulacağını, yanlışı nasıl ayırt edeceğini belirler. Ancak ahlak gelişimi, toplumun tüm değerlerine kayıtsız ve şartsız uymak değil, toplumsal uyum için değerler sistemi oluşturma sürecidir (Senemoğlu,1997).

Araştırmalar, üstün zekâlı ve yetenekli çocukların normal yaşıtlarına göre daha olgun ahlaki muhakemeye sahip olduklarını göstermiştir. Hatta bazılarının ahlaki yargılama becerisi tipik üniversite öğrencisi düzeyinde bulunmuştur (Howard-Hamilton, 1994). Daha az benmerkezci olmalarından ve daha fazla empati sahibi olmalarından dolayı üstün zekalı ve yetenekli çocuklar gelişmiş adalet duygusuna sahiptirler (Clark,1997). Bu durum yaşıtlarına göre daha erken ve gelişmiş ahlaki yargılamalarda bulunmasına neden olmaktadır. Fakat gerçek yaşamda ahlaki kararları uygulamada mutlak iyi olmayabilirler (Robinson, 1993) Bu gelişmiş değerler sistemi üstün zekâlı ve yetenekliler için bazı problemlere yol açmaktadır. Birincisi farklı oldukları duygusunu yoğunlaştırabilir (Gross, 1993). Diğer çocuklar gelişimsel olarak normal bir şey yaptıklarında üstün zekâlı ve yetenekli çocuk bunun yanlış olduğunu bildiği için kendisini suçlu hissedip kafa karışıklığına yol açabilir. İkinci olarak, moral değerleri kişisel ilgilerini (spor gibi) anlamsız olarak görmelerine neden olabilir. Üçüncüsü, erkek üstün zekâlı ve yeteneklilerin şefkat ve fedakârlık duygusu “sert erkek” stereotipi ile çelişebilir ve akran reddine neden olabilir veya üstün zekalı çocuk ortama uymak için değerleriyle çelişen bir şekilde hareket etmeye kendini zorlayabilir (Lovecky, 1994). Dördüncüsü üstün zekâlı ve yeteneklilerin sosyal konulara ilgileri bazen duygusal olgunluklarını ve baş etme becerilerini aşabilir (Baska, 1989). Son olarak ahlaki duygularından ve ikiyüzlülüğe karşı olduklarından dolayı sosyal iletişimi kolaylaştıran “beyaz yalanları” söylemeye isteksiz olabilirler. Katı doğrulukları bazen diğer kişileri rahatsız edebilir (Gross, 1993; Akt: Porter, 1999).

Duygusallık

Aşırı duygusal üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar ilk kez Annemarie Roeper (1982) tarafından bahsedilmiştir. Bu çocuklar diğer kişilerin isteklerine, ihtiyaçlarına ve acılarına karşı sorumluluk ve derin bir empati duyarlar. Bu gibi çocuklar diğer insanlar için doğru şeyler yapılıncaya kadar rahat edemezler. Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar normal öğrencilere göre duygusal olarak daha duyarlı, yoğun ve karşılık veren olarak tanımlanmaktadır (Clark, 1997). Bazı yazarlar gelişmiş öğrenmeye neden olan beyin yapısının daha yüksek duygusallığa da yol açtığını savunmaktadırlar. Diğerleri üstün zekâlı ve yeteneklilerin duygusal incinebilirliğinin kaynağı olarak uyumsuz gelişimi (farklı gelişimsel alanlarda eş zamanlı olmayan gelişim) göstermektedirler. Bu alanlar bilişsel ve düşünme becerileri, konuşma ve dil (anlama), kalın ve ince motor beceriler ve soysa-duygusal becerileri kapsamaktadır. Üçüncü grup ise üstün zekâlı ve yetenekli çocukların duygusal uyum zorluklarının nedenini diğerlerinden farklı eşzamansız gelişim olarak göstermektedirler (Porter, 1999).

Benlik Saygısı

Kişinin kendisine ilişkin yaptığı ve alışkanlık haline getirdiği değerlendirmesi benlik saygısı olarak tanımlanmaktadır (Coopersmith 1974). Bireylerin iletişim becerilerinin artmasının, aynı zamanda benlik saygılarını da olumlu yönde etkilemesi beklenir. Greenier ve ark. (1999) kişilerarası ilişkilerin kalitesinin benlik saygısının önemli bir kaynağı olduğunu ileri sürmektedirler. Bu konuda yapılan çalışmalarda, yüksek benlik saygısına sahip bireylerin sosyal ilişkilerinde daha popüler oldukları (Battistich, Solomon ve Delucchi, 1993) ve düşük benlik saygısına sahip bireylerle karşılaştırıldıklarında, ilişkilerinin daha kaliteli olduğu bulunmuştur (Keefe ve Brendt, 1996). Ayrıca, düşük benlik saygısına sahip bireylerin ilişkilerinin daha olumsuz olarak algıladıkları, daha fazla olumsuz yasam olaylarına maruz kaldıkları ve çevrelerinden daha az sosyal destek gördükleri belirlenmiştir (Goodwin, Costa ve Adonu, 2004). Porter’ın (1999) Delisle’den (1992) aktardığına göre üstün zekâlı ve yetenekli çocukların benlik saygısı erken gelişmektedir. Bu durum diğer çocuklardan farklı olduklarının farkına varmalarını hızlandırmaktadır (Clark, 1997). Bu farkındalık kendilerinde bir “yanlışlığın” olduğu varsayımına da yol açmaktadır.

Sonuç olarak üstün zekâlı ve yetenekliler yetenekli olduğu alanlarda kendine güven duymakta fakat fiziksel ve sosyal becerilerde güven eksikliği hissetmektedir (Davis & Rimm, 1998).

Mükemmeliyetçilik

Mükemmeliyetçilikte aşırı derecede yüksek ve gerçekçi olmayan hedeflere ulaşma üzerinde yoğunlaşma ile kendini kendini baltalayıcı bir dizi düşünceler ve davranışlara sevk eden bir yapı söz konusudur (Frost ve ark., 1990). Hewitt ve Flett (1991) mükemmeliyetçiliği kişilerarası boyutlarını da içerecek biçimde kendine dönük, diğer bireylere dönük ve sosyal düzene dönük mükemmeliyetçilik olarak üçe ayırmışlardır. Kendine dönük mükemmeliyetçilik, kişisel olarak aşırı yüksek standartlar, güçlü bir mükemmel olma arzusu, gerçek benlik ve ideal benlik arasında uyumsuzluğu içerir. Diğer bireylere dönük mükemmeliyetçilik, diğerlerinin yapabilirliklerine ilişkin inançlar ve beklentileri içerir; diğerlerini suçlama, güven eksikliği ve diğerlerine karşı olumsuz duygular söz konusudur. Sosyal düzene dönük mükemmeliyetçilik, önemli diğerleri tarafından gerçekçi olmayan standartlar oluşturularak birey üzerinde mükemmel olması için baskı yapılmasını içerir.

Üstün zekâlı ve yetenekli çocukların kendi performansları için yüksek standartlar belirledikleri ve aile veya öğretmenlerinden de yapabileceklerinin üstünde performans bekledikleri belirtilmiştir (Clark, 1997). Bu özellik genellikle mükemmeliyetçilik olarak adlandırılmaktadır. Mükemmeliyetçi eğilimin sonucu olarak üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar bazen risk almaktan kaçınabilirler (Webb, 1993) ve sadece uzman oldukları yeteneğe yoğunlaşabilirler ve bu da güçlü ve zayıf becerilerinin arasındaki farkı arttırır böylece gitgide zayıf alanlardaki güvenini kaybeder. Bazen mükemmel olarak yapamayacağı durumlarda başlamayı erteleyebilir. Bazen öz-değerliliğin tek ölçüsü olarak başarılarını kabul ettiği için işkolik olabilirler (Hess, 1994 ).

Üstün zekâlı çocuklarda görülen mükemmeliyetçiliğin olumsuz sonuçları arasında düşük başarı (Reis, 1987), öz-saygını yitirilmesi (Delisle, 1990), erteleme (Adderholdt-Elliot, 1987), depresyon (Delisle, 1990) bulunmaktadır.

Aşırı Duyarlılık

Birçok üstün zekâlı ve yetenekli çocuğun aşırı duyarlılık yaşadığı bulunmuştur (Piechowski, 1999). Yüksek standartlara sahip olma ve diğerlerini algılayıcı olma üstün zekâlı ve yetenekli çocukları aşırı duyarlı -özellikle de eleştiriye karşı- yapabilir (Mendaligo, 1994; Akt: Porter, 1999). Başka kişilerin sinyallerine karşı fazla alıcı olmasına karşın eksik yaşam tecrübesinden dolayı bu mesajları yanlış yorumlamasına yol açabilir (Freeman, 1993). Ayrıca duyarlılık, kolay incinmeyi, eleştiriye kuvvetli tepkiyi, merhametli davranmayı ve hatta ısıya, gürültüye, dokuya ve besinlere fiziksel tepkiyi içerebilir (Silverman,1993). Örneğin parlak bir ışık üstün zekalı ve yetenekli çocukta kaygıya veya kafa karışıklığına yol açabilir. Yüksek sese duyarlı çocuklara daha yumuşak konuşmak veya sesi seviyesi düşük müzik yararlı olabilir.

Hayal Kırıklığı

Suç işlemiş üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar üzerinde yaptığı çalışmada Brooks (1985) üstün zekâlı ve yetenekli çocukların çevrelerindeki yüksek beklentiden dolayı hayal kırıklığı problemi yaşadıklarını ortaya koymuştur. Ayrıca araştırmada birçok aile ve öğretmenin sosyal ve duygusal olgunlaşma yerine zihinsel başarıya aşırı odaklaştıkları görülmüştür. Farklı gelişim alanlarındaki eşzamanlı olamayan gelişim hayal kırıklığına neden olabilir. Üstün zekalı ve yetenekli çocuklar ne istediklerini kavramsallaştırabilirler fakat motor becerilerin yetersiz olması gibi kendi yaş düzeyi becerilerini kabul etmede zorlanabilirler (Freeman, 1983). Hayal kırıklığının patlak vermesi yoğun olabilir ve genellikle olgunlaşmamışlık olarak yanlış yorumlanır (Porter, 1999). Clark’a (1988) göre üstün yeteneklilerde görülen hayal kırıklığı kişinin kendinden nefret etmesine ve daha da genişleyerek okul, arkadaş ve ailesinden nefrete etmesine dönüşebilir, süreklilik kazanması durumunda da ait olmama duygusunun oluşmasına yol açabilir. Eğer üstün yetenekli çocuklara kendi zekâ düzeyinde çocuklarla çalışma imkânı sağlanırsa bu onların soyutlanma ve hayal kırıklığı yaşama duygularını azaltacaktır. (Peine, 2003)

Asilik

Öğretmenlerin, öğrencilerinin kendi görüşlerini, bilgilerini sorularını, kabul etmemeleri ve onlara saygı göstermemeleri bir sorun alanıdır (Piechowski, 2006). Birisine karşı gelmeye zorlanma, asiliğe sebep olur (Seligman, 1975). Üstün yetenekli çocuklar özelliklede yaratıcı olanlar, saygı ve seçme bakımından reddedilirlerse, çok kuvvetli ve aşırı duygusal tepki verirler. Geciktirme, oyalanma ve öğrenme güçlükleri bu öğrencideki bu karşı gelme duygusundan kaynaklanabilir. Bağımsızlıklarından dolayı üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar davranışlarını kontrol edecek dışsal çabalara karşı direnç gösterme eğilimindedirler (Kitano,1990). Genellikle yaratıcı öğrencilerin davranışları aileleri öğretmenleri ve aileleri tarafından daha az kabul görebilir. Bu davranışlar öğrencinin öğretmenleri, arkadaşları ve ailesi ile ilişkilerinde sorunlara neden olur, Bu sorunlar otoriteyi sorgulama ve değiştirme, rutin ve devamlı sabit olana karşı gelme, sosyal kuralları umursamama, önemli olarak algılanan şeylere karşı daha az ilgi gösterme şeklinde ortaya çıkabilir (Torrance, 1981). Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin zihinsel risk almaları genellikle gelişmiş öğrenmelerine yansırken bu durum alışmadık yollarla kuralları çiğnemeye ve “fitneci” görünmesine neden olmaktadır (Mares, 1991; Akt: Porter, 1999).

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir